Ölü bir domuz yatıyor elarabasında.
Üç adam ağırlığında, dediler.
Gözleri kapalı, kirpikleri pembe beyaz.
Fırlamış havaya paçaları.
Sanki ölmemiş gibi görünür böylesi bir ağırlıkla
Görünür şarkının düşüşü ışığın arasından
korkusuzca yaslanır hâtıra tırabzana
Nefes nefese çöken merdivenden yukarı
koşmak kendisine kapanan odalara karşı
bırak bütün bu sahte vedâları
dalgalanmış elinde örtü
sen ki toprak için değilsin artık
ve buğusuz cam gözlerinin üzerinde.
Adımlarım bu cadde boyunca
yankılanır
başka bir caddede
ki işitirim
adımlarımı
geçerken bu cadde boyunca
Kimdir? Yollardaki, kim?
kim, kimdir? Gölgede, kanda, kim?
Ateş yalımındaki, kimdir, kim? Külden,
demirden
bir düşüş
bir taştan ve ölümden ve ağlayıştan ve alevden,
Sen belki karanlık gecelerde geçtin gittin içinden
hançerli bir çığlığın, ayaklar altına aldın kanda:
o yalnız yumurta haçımızdaki, bin kereler
çiğnenmiş ayaklar altında,
o sessiz kapıya indirilmiş ağır darbeler,
yer açılıp da içine girmiş katil, şimşek hızıyla yiten,
Üzülme çünkü yalancı bir yaygaraya
İnanır herkes sana inanmaktansa:
Hoş tut gönlünü, sevdalım -
Onurunu hiç lekeleyebilirler mi ki?
Bütün ağlayışlardan daha da kederliler;
Bırak batırayım elimi derine
peçeli parıltının ortasından,
taştan gecenin ortasından,
ve bırak titresin unutulmuş yaşlının yüreği
bende bin yıl tutsak kalmış bir kuş gibi.
Bırak unutayım bugün denizden daha engin mutluluğu,
Böylelikle paylaştırıldı ataların mirası.
Kan böldü bütün anayurdu.
(Başka bir yerde anlatacağım
halkımın savaşını.)
Ne ki çeltiklendi ülke
fâtihlerin bıçaklarıyla.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla