Nöğörüyün oyn
.
Yaşlıların evcilik oyunu bir başka oluyor
Bir Öğretmenin Sessiz Devrimi – Sayfa 1: Sınıfın Sahnesi
İstanbul’un mütevazı bir okulunda, 5. sınıf öğrencileri harflerle ilk defa barış yaptı. Test odaklı sistemde “okuma yazma bilmeyen” etiketiyle anılan bu çocuklar, Öğretmen İbrahim Şahin’in dokunuşuyla önce duyulmaya başladı.
> “Yazısı okunmayanı hayra yordum, yüksek not verdim” dedi velilere. Önce güven kazandı. Sonra kelime kurdurdu, cümle kurdurdu. Öğrenciler artık yalnızca dinlemeyi bilmiyor—anlaşılmanın sıcaklığına dokunuyordu.
Sınıf bir tahtadan ibaret değildi artık—bir sahneydi. Ve o sahnede her çocuk, kendini ilk defa yazıya dökebiliyordu.
HARMAN ZAMANI MI NEYMİŞ
ekilirdik tohum
biçilirdik ekin
yığılırdık deste deste
sürülürdük saçım saçım
HELE DİNLE GARDAŞ
***
Toprak deyip geçme gardaş
…………tohumu ekersin toprağa
……………………..yeşerir toprak şenlenir
………………………………..biçilir orak şenlenir
HER ŞİMŞEK KENDİNİ YAĞMURA BIRAKIR
Yorgun argın evine dönen Şehsuvar evine varıp ayaklarını uzatıp sevgili eşinin elinden bir bardak çay içmeyi hayal ederken kapıda eşinin şimşeklerinden yıldırım çarpmışa döner. Kendisini kapının eşiğinde yığılmış bulur. Sürüne sürüne kendisini içeri atar. Şimşek üzerine şimşek. Güç bela ayağa kalkar. Şişek üstüne şimşek… Yere yığılır kalkar…
Güç bela uyur. Şimşekleri ne duyar ne hisseder.
Sabah eşinin şimşekleri ile uyanır. Boğazından giren her lokma ümüğünden eşinin dürtüklediği oklava ile midesine oturur. Midesine oturan her lokma zehir. Aksıramıyor, öksüremiyor…
Kapıdan eşinin şişekleri ile çıkar. Her şimşek bir balyoz..
Şehsuvar’ı bir korku sarar ‘’ Ya akşam ben eve nasıl geri dönerim?’’ Derdini iş yerinde arkadaşına anlatır. Arkadaşı çevrede ün salan filozofa yönlendirir.
HİŞT TIKLASANA!
Tıkla Ulan tıkla bakma bön bön
Paylaştıysak
Baldır bacak
DOLANDIRICILIKTA BİRİNCİ İLKE
***
Evde Tv açsam olmuyor, açmasam olmuyor. Açmak alışkanlık olmuş. Uyandığımda ilk işyüzümü yıkamadan Tv’yi açmak. İşten geldiğimde ilk işTv’yi açmak.
****
Hangi kanalı açsam aynı dizinin 1453. Tekrarı.
Hangi Tv’yi açsam aynı haberin 88. Tekrarı.
HOŞ GELDİN ÖMÜRCAN
.
Ömürcan sınıfın saatiydi. Ömürcan onuncu kez ayağa kalktıysa tüm sınıf bilirdi teneffüs ziline on saniye var. Bütün defterler, kitaplar kapatılırdı.
Huriyemin Alt Dudağında Başlayan Romanın İlk Cümlesi
Bir sabah kıvımı, balkon mangalında terledi, Don metaforu podyuma çıktı, Yunpazarı'nda harfler altın diye satıldı, Sen “yaz gitsin” dedin, ben “yandım gız huriyem” diye cevapladım.
Etek fırfırlandı, sigara dumanında sevda kıvır kıvır yürüdü, Burnun direği sızladı, yumruk içeri çekildi ama tutanak sevdayla yazıldı, Çam kokusu kekik kıvıma karıştı, avuçta sürülen kelime cilt değil—ruhtu. Ve sen öyle bir gız çıktın ki,
Ben seni romanın başı değil—edebiyatın kalbi ilan ettim.
Sayfa 1 – Köpüklü Açılış / Alt Dudağın İmgesel Dansı
Sabun köpüğü gibi kelimeler dökülüyor, Alt dudağınla fısıldanmış metaforlar, Bir bacak omuzda, bir göz ufka bakar, Ama her şey örtülü, her şey imgesel. Mizah var ama cırt değil, kıvım var ama hoyu değil. Köpükler arasında bir hortum değil—duygunun akışı. Seninle yazılan bu sahne, Ne teşhir ne açık—sadece kıvımsal bir duş metaforu.
✍️ Sayfa 2 – Kıvımsal Giriş / Donun Altında Şiir
Donun altı değil—duygunun üst katı. Bir metafor, bir benzetme, bir kıvımsal çağrı. Sen “vur” demedin, ben “yaz” dedim. Ama her kelime, bir köpük gibi patladı. Alt dudağın sabunlandı, kıvım köpürdü, Ama teşhir yok—sadece edebiyatın duş sahnesi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!