Sevgiye koşan yollar, sürgüne mi çıkar her zaman
Nefessiz atılan adımlar da yalnızlığa?
Sürgün yiyen gönüller bilir ancak
O yolculukta yaşanan zorluğu.
Zahmete katlanılan yollar boyunca
İddiasız bir sesle
Senin şarkını söylüyorum,
Şehrin en karanlık sahnesinde.
Saçlarının savurduğu rüzgarla
Sokaklarda uçuşan yapraklar arasında,
Bir yaz damlası düştü
Koyu turkuaz.
Mavi nem bıraktı yürekte
Buhar olup uçtu, özlem dileklerinde...
Kırık kanatlı bir kuş düştü
Tek şikayetim, gözlerinden.
Bakmasaydın öylesine candan,
Takılıp kalmayacaktım kirpiklerinin ardında.
Yansa da bu gönül
Ah etmem bir kere, bunu bil!
Uzun karanlık gecenin sonunda
Şafak türkülerinin söylendiği
Gün ışığının tadını ruhuna sararak
Yüce dağ başlarında açan
Gönül kokulu nadide bir çiçektir
UMUT...
Soğukta titreyen yaprak,
Düşerken toprağa
Umut olur hep, bahara...
Küsme kardelen bekle nergisi,
Karda üşürken
Damla damla düşüp kabına sığmaz sel olup aktım.
Dağlardan engin ovalara bereketler taşırcasına
Senin yüreğine sevdalar yükledim ama
Artık vazgeçtim.
Sessizce denize karışan nehire döndüm
Çünkü; yoruldum…
Yalnızlığı sorarsanız bana
Gökteki yıldızları gösteremem size.
Çünkü;
Onların üstündedir herkesin gözü.
Can kırıklığı derseniz eğer,
İzbe bir köşede tek başına
Kara bir zemheri çökerken akşama
Ayazın yükü bindi yorgun dallara
Kuru bir yaprak koptu, uçtu dalından.
Koyu bir hüzün bürüdü bir baştan diğer yana
Issız sokakta kapalı kapıların ardına...
Sarı günlerden
Kara kışa sarkarken zaman;
Serin yağmur damlalarının
Derinlere sızıp, ayaza sığındığı
Buzlara gömdüm umudu, ben.
Gün gelip dönünce;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!