Başımı yastığa koyduğum zaman
Dert savaşı başlar gece yarısı.
Rahat yatak olur koca bir zindan
Gördüğüm serap bir çile yarışı.
Şarkılar, şiirler etmez teselli
Hayat bayram olur yüzün görünce
Ömrümce hep seni sevdim daha ne?
Gece gündüz koştum güzel peşinde
Ben yalnızca seni seçtim daha ne?
Sevmek; uçurumdan düşmekmiş meğer,
ÇOCUKLUĞUM
Dağ yollarının sarp bayırlarında koşmak doludizgin.
Acı kekik kokularını uçurtma ipleriyle paylaşıp
Yılları, takvim yapraklarında tuttuğum
Çetelede kaldı çocukluğum...
Gün aymış tepelerin bağrında
Dingin doğa susmuş bekliyor.
Dinleniyor çimen ve güneş
Demleniyor dipsiz gökyüzü.
Yaprak üstünde tirşe bir çiy damlası
Her sabah güneş doğarken,
Bir gemi kalkar yüreğimin iskelesinden.
Çığlık atar beyaz bir martı
Ciğerimi parçalarcasına.
Bir vapur düdüğü çalınınca,
Sabahleyin kırlara gidelim hep birlikte
Uçurtmamı salalım göklere
Süzülüşünü seyredelim olur mu, baba?
Kardeşimle annem çiçekler toplasın
Saçlarına takmak için.
Şimdi bir an önce yatıp uyumak istiyorum
Kalbimin üzerinden geçen yolda
Yürüyen sen, ey yabancı!
Çok uzaklardan geldiğin belli de
Gideceğin yer sanırım buraya kadar.
Geldin, kapımı çaldın, baş tacım oldun
Eyvallah.
Ay, yıldızları arıyordu
Bulutların arasında geceleyin.
Bense, seni bekliyordum
Sokak lambasının ışığında.
Yağmur, yağmakla yağmamak arasında
İkirciklenirken,
Çok ama
Çok uzak yıllar ötesinden
Bir selam getirdi rüzgar bu akşam.
Ay kadeh kaldırıp eşlik ediyor
Altından kalkılamaz yalnızlığın romantizmine.
İçiyoruz geceyle birlikte aşkın şarabını
Düşün;
Sevmek gibi…
Örneğin, Fırat ile Dicle misali
Nice yolları kat ettikten sonra
El ele tutuşup okyanusa ulaşmak gibi…



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!