Ardına bakmadan giden
Yalnız sen değildin.
Tüm güzellikleri de taşıdın
Yüreğindeki heybende.
Boynu bükük kaldı mahzun gözlerim,
Vedalaştığımız vefasız yolların başında.
Git diyorsun öyle mi?
Oysa;
Yüreğimin en ince yerinden
Kalbinin derinliklerine bağlamışsın
Yıllardır sende paslanan varlığımı...
Kirpiklerden düşen bir damla gibiyim
Bu şehrin sokaklarında şimdi ben
Ürkek ve mahsun.
Hüzünlü bir şarkının nağmeleri süzülüyor
Evlerin balkonundan, dükkan vitrinlerinden.
Benim dönüşümü kutluyor sanki bugün
Güneşin battığı yerdeki
Şu ulaşılmaz kızıl gurupta
Duyguların otağ kurduğu yüce dorukta
Birleşen gönüllerin sessiz en derin yerinde
Güvercin kanadından alınan narin bir tüyle
Vurun, öldürün beni
Gözlerden uzakta
Bir taşın gölgesinde
Zarif boynunu yana eğmiş
Güleç yüzlü narin nergis...
Şen cıvıltılarla telaş içinde
Yuva derdinde çırpınan kırlangıç...
Radyoda çalınan bir sevda şarkısı
Titrettikçe penceremin perdelerini
Gözyaşlarım süzülür solgun yanaklarımdan
Ve boğazımda nefes aldırmaz bir yumruk
Ben ağladıkça...
Lalezar, gülizar, güller içinden
Şırıl şırıl akan dere üstünden
Yemyeşil kırlardan, dağ başlarından
Düşe kalka gelmek istedim sana...
Aşk yolu sarpa vurdukça ardı ardına
Kurşunlara çıkar durur rotanın her sapağında.
Öyle yorgunum, öylesine ki can;
Dayandım ulu bir ağacın engin yamacına
Kalemimin karasından
Bir göçmen kuş kanatlandı.
Özleme karılmış yürek dolusu
Bir toz kalktı
Defter yaprağımın beyazından.
Sonra;
Bana uçmayı öğret
Kanat süzüp gitmek gibi
Gemilere eşlik edip
Okyanusları aşmak hani.
Dallarda öten minik serçelerle



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!