Bir yokuş vardı çocukken yürüdüğüm.
Taşları sessizdi… ama hatıralar kadar ağır.
Her adımda birini gömdüm;
Bir bakışı, bir sesi, bir dokunuşu.
Altında ezildim o taşların.
Kendi ile Yüzleşmek
Gözlerimi kapattım…
Sadece bir an için değil, bütün bir hayatımın ağırlığıyla.
Ve gördüm…
Bastırdığım tüm korkuları…
Kim bulaştırdı Aşk’ı bu satırlara…
Aramızdaki mevzu…
hep şiirden ibaretti…
Bir kağıt…
birkaç satır…
Kış Güneşi
Kış güneşi gibisin,
bulduğumu sandığım anda kayboluyorsun. Gözlerimi sana diktiğim her an,
içimde bir sızı büyüyor;
elimde tutmaya çalıştığım ışık,
Kuyuya Düşen Işık
Ey gönül,
dinle sessizliğin nefesini,
çünkü karanlık, yalnızlığın değil, hakikatin aynasıdır.
Nasıl bir şeysin sen
Nasıl bir şeysin sen
hiç yoksun, hep varsın.
İçimde bir ampul gibi yanıp sönen,
NASIL OLSA BU AŞK İKİ DUDAK ARASI
Nasıl olsa bu aşk iki dudak arası, bırak orada kalsın.
Bir nefesin ucunda,
bir sözcüğün kıyısında,
iki suskunluk arasında
Özledim
Özledim.
Bir kelime gibi değil,
Bir ömür gibi geldi bu defa dilime.
Sanki içimden değil de,
Özlemek bu
Özlemek…
gecenin göğsüne gizlenmiş
ince bir sancı,
yıldızlardan damlayan sessizlik.
Sadece Dudaklarını Al Gel
Sadece dudaklarını al gel yanıma,
gülüşünü ben konduracağım kenarına.
Sesini bırak, kelimeleri geride tut,
bu gece sessizliğin bile kanat çırpsın aramızda.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!