Veda Nöbetçisi...
Biri kader dağıtırken en başta,
senin avucuna bir filiz düştü, benimkine paslı bir taş.
Senin yolun günaydınlara çıktı,
Gece,
uykunun en kalabalık sokağındaydım.
Bir market işletiyordum.
Vitrinim yoktu.
Müşterilerim vardı, yüzleri yoktu.
Yine sözleri, sazları, inançlarıyla geldiler,
dize dize aydınlık oldular, aktılar gecenin üstüne.
Kıyıları tuttular bu kez.
İda'da devrilen bir çınar, köklerinden doğruldu yeniden,
İlk karayı vicdan açtı,
kendi sessizliğinde çatlayan bir perdeydi bu.
Benliğimizden uzaklaştıkça
ayaklarımıza vurulan prangalar
Sana,
alnında mazlum bir coğrafyanın teri,
avucunda nasırlı bir sevda taşıyana.
Vurulmuşum.
Yak Da Öyle Git...
Ne bir selam gönder ne de bir haber,
Unutulsun yemin, bitsin bu sefer.
Gönlümde açtığın yaradan beter,
Açtığın yarayı, yak da öyle git.
Pişmanlıkla, aç elini,
Dök yaşlarla, iç selini,
Bük O'nunçün, dik belini,
Yalvar yüce, Allah'ıma.
Âlemlere rahmet, gönle nur Muhammed...sav.
Kâinat beklerdi nurlu bir sabah
Gelişinle dindi her bir ah u vah
Sensin en karanlık gecede felah
Âlemlere rahmet, gönle nur Muhammed.
çok kez durdum sonra
göğün yedi kat dibine çöken bu ağırlıkta
her nefeste içimize çektiğimiz o paslı çivi
ve toprağın bize sunduğu berekette
Gönül kuşu uçar gider,
Süzülür yâre yâre der.
Bülbül güle yanar biter,
Dökülür zâre zâre der.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!