“Bir kuş ötmezse, sabah tamamlanmaz.”
“Her yanan orman, bir neslin susturulmuş hafızasıdır.”
Yanık hüzünle çöktü,
Canım, ciğerim yandı.
Sardı çalıyı kökü,
Gönlüm aktı bir ahûya,
Bakar sunam, yanık yanık.
Gözlerinde gördüm var ya,
Yakar sunam, yanık yanık.
Saçları tel tel örülmüş,
Mazi oldu şimdi hasret ayı.
Aklıma ilk ümitsizliğim gelir,
Boynu bükülür faniliğimin;
Birkaç damla yaş süzülür, alevlenir.
Ölüme sayılı günler kala,
Kandırılmış olarak yaşamak,
Ve sabahın köründe ölmek,
Elinde kıvılcımlar saça saça,
Son narayı atıp gitmek.
Boğazını yırtarcasına,
Herkesin bir hikâyesi var;
Yedi kat gökteki kandilim,
Bu büyük günahın bahanesi çok,
Alevli ateşte yoldaş bildiğim.
En büyük yanılsamam,
Acıtan yaralar söner,
Aynı dert içten yanmışsa.
Geceler felaha erer,
Sinemde sitem yanmışsa.
İçimi ateşin kaplar,
Kara bulutlar var üstümde,
Mısralar boğazımda düğümlendi.
Tel tel dökülen saçlarım,
Akşamında hüzünlendi.
Çok mu şey istedim senden,
Gönlüme oturdu hüzünler,
İçime ise koskoca bir ağlamak.
Farkındayım, az az ölüyorum;
Zormuş kalbim ondayken yaşamak.
Keşke, diyorum bazen, vuslat,
El ayak çekilince şurama,
Yarım kalmak acısı saplanır.
Ömrümün hazin günleri
Gitmek ve kalmak arasına sıkışır.
Her daim geç kalmıştır gidenler.
İnsanın yüreği de, sinesi de,
Bu kadar mı yanar?
Yaralayan yarense,
Yara daha çok kanar.
Kabuk bağlamaz yaren yarası,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!