Yaş aldıkça yol kısalır ihtiyarlıkta,
Hastalıklar limanına demir atarsın.
Geçmişe özlem duyarak çürür,
Heybendeki anılarda kanarsın.
O aynada gördüğün sen değilsindir,
Tarihin yaprakları tozlandı,
Kalbim hür değil şimdi.
Ekmeksiz kaldı hayal gücüm,
Vücudum esir, ruhum sensizdi.
Ölüm bir nefes uzakta,
Kalbi olana zor bir belaymış;
Yaşamak dedikleri aşk acısını.
Yaşını defalarca yakar aynı yerden,
Art arda gelir çarpar kalanı.
Eşen kuyusuna düşer bir gün;
Göz fısıldar, birkaç damla yaş süzülür.
Sessiz bir ıstırapla ıslanır dudaklarım.
Küflü demir parçaları içime batar,
Canım yanarken sızım sızım ağrır sol yanım.
Asırlık elemdir, bu düğümlenir boğazıma.
Gönül aşkından,
Gözyaşı dökmekten usandı.
Derviş gözlerim, yaş üretmiyor artık;
Ayrılık, ölümün diğer adı.
Boğazıma bir taş gibi oturdu sanki
YAŞLILIĞIN GENÇLİĞİ ELLİLİ YAŞ
Her gün bir şeyimi yitirir oldum;
Alnımda çizgiler belirdi demin.
Bir türlü yırtıp atamadığım,
Bir kitap arasındaki mektup gibisin.
Oraya varmak yazılmamış ki,
Zindana asılmış kalbin ne bilsin?
İlk aşk, yol yorgunu kırık bir kalp;
Ruhum ölümcül bir hastalığa yakalanmış;
Sağır bir bedende, dilsiz bir vicdanda kanar.
Ayrılığa yazgılanmış bir sevdaya düşmüş;
Yitip giden bir serapta apar topar.
Hayatın kıyısında, sanki başka bir zamanda,
Her şey seninle başladı,
Sanki seninle bitecek.
Sensiz koca bir yalandı,
Sen var oldukça sürecek.
Bakışın bile mucize,
Yağmurlu bir günde solmuştu yüzün;
Gözümün önüne dünü bağlamıştı.
Avucunu öptüğümde açan çiçekler,
Cam kenarına hızla inen damlaları ıslattı.
Önce ince bir sızıyla bir damla süzülmüştü;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!