Bir haksızlığın verimli doğası gibi, her görüntüde
tekrar eden derin kazı, gömülür beklentiler, karışır
yapısına gündelik kıskacın, bakış olmuş ağrısı.
Durup durup ilerleyen, aslında, yerinde sayan diken,
birbirini mahkum eder her kıpırtıda, algıda gerçekliği yiten, niyeti elden ele, daha ulaşmadan biten, senle birlikteymişiz gibi, az ötede silinen, öncesi sonrasıyla, süreç aynen.
Aynının şimdi de hapisliği, kaygının yerleşik isteği,
bütün. Tohumların güneş açtığı hayal.
Bu geçişlilik gider de durmaz, bir yakınlığın sesi
yükselir, aşılmaz.
Neden olsun ki, geçiyor işte, zaman dışı bu,
dur durak bilmez de, seslerin egemenliğinde
renkler dokunuyor tanımlamak için, adsızlığı
tutmak elinden ve bütün yaşanmışları, rüzgar
dokur hayat, yüzüne çarpar, ıssırır yokuş, bir
duraklama, yanık bir koku sonra, duru bir ses
Henüz varolmayanın izleğini belirleyen
sakınan adımlayış, görünüm olana sızdıkça
tıkanır yollar, duraklayarak akan geçmişin
yarın serüveni açığa çıkar, uykulu ve yorgun
gökyüzünde ki ağırlık ve bir ihtimalin tehlikeli
bekleyişi, tedirgin, geride kalmışın içinde üreyen
Kimsenin okuyamadığı metinlerde dinlenir
karanlığın ruhu, bir görünmez pusula, zamanı
örten, yerleşir gediğine ışığın, buluşturur gizeminde, daldan dala oluşun yanmış evini, küllerinden doğar derken, hem beriyi hem öteyi gözeten uyum, göz kırpar,
terkettiğin diyarların hatırası yeniden, nereye gömülsen kaynak burdayım der, öptüğün açıklıklar tanıklık eder, her durağanlık kayıtsız devingen, unut boşver, karşında birden.
Bir edim olarak aç kucağını rüzgarlara, sana yönelen,
Gece üşümede ve sen gidenler arasındasın,
bir kayıp yüzün peşinde, imkan görünse,
dönemeçte, yasak sınırlarda sürüklenmede,
bakışların senden önce yola çıkmış, birgün
sen de.
Ya biri sana dokunur, ya da sen dokunacaksın belki de,
ince nağmelerden can soluğu yayılırken ötelere, sesler
dokunmak olur, akar iklimlere, bir hassas yapıda toplanır,
çekirdeği kurar emince, gel uykuların taştığı yerde an olan, kim bakışında üremiş, uzan, gül deren yakınlığın
elinde başlayan, söner görülmeyende, ama, görebilirsin,
dokun sesle yükselen yüze. Aynı sarmaşık, varlığına dolaşık, bütün katmanlarda görünür, o dokunduğun sesle.
Azıcık elmas için dev dağlar kazılır,
bir fırsattır yaşam kendini ispat için,
Hayat oyunudur bu bilerek gezmeli,
çözümsüz devranda güdüler ezmemeli,
pırlanta olmadan geçit olmaz geleceğe
şansını yitiren takılır eleğe, bu imkan
Takip et şu çizgiyi, katlanan sesler arasından,
ne ölen var ne kalan, anlamanın ötesine taşan.
Başka bir andır, tenine dokunan, susar kalırsın,
akıtır zehrini ve güller açar sormadan. Sonrası,
artık burası değil, hayallerden taşan.
Gözlerden damlayan ışıkları toplasan, bir çağ daha
açılır, girilirdi her kapıdan, yerde kaldı yazık, ve yükseldi
karanlık, bugün bekleyen düş yarın açılır diye, ertelendi
umudun billur parçaları darmadağın, bir el toplar belki
unutulanı. Herkes kendinle başlar, ve biter kendince,
görülen aralıkta kalanları taşısa öteye, bir göz daha
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...