O gittiğinde yağmur yağmadı;
İçimde koskoca boşluk kaldı.
Ayak sesini beklerim hâlâ,
Gecenin tam da ortasında.
Palamar gibi sarılırken dalgaya,
Gemi usulca durur, yorgun limanda.
Kopsa zincir, savrulur sonsuz boşluğa
Ben seni bağladım kalbime usulca.
Kıyıdan kopan her bir parça rüya,
Seviyor musun ‘un çiçeği,
Sorulmamış sorular gibi.
Ama nedense bilmez kimse,
Eksilir papatya her seferinde.
Kül üfledim avucuma,
Rüzgar düştü başucuma.
Zincir sardı ruhumu,
Kilit açmaz soluğumu.
Yapışmış pıtırak her sokağına,
Unutulmuş sevdalar duvarlarında.
Dikenli bir şehrin ortasında,
Kalabalık ama kimse yok aslında.
Ne ona dokunup el sürebilirim,
Bir lahza ki sükûtun eşiğinde,
Çizilmiş bakışın, sanki eski bir şiire,
Terin geceye, adeta sürülmüş dua;
Dokunmak ne mümkün, edilir imtina.
Bir mühür dudakların, kırılmayan;
Bir pusulam yoktu elimde,
Ne rüzgarın yönü belliydi,
Ne de fırtına dinecekti;
Ama yürüdüm kendim gibi.
Gece çökene dek içimdeki suskunluklar,
Göz kapaklarımın ardında kalan anılar.
Birer pervane dönüp duruyor sanki,
Yastığımın kıyısında bir gölge misali.
Serin bir sessizlik iner, ağacın altına;
Yapraklar konuşur, rüzgârla usulca;
Güneş yorgun düşer, gölgeli yamaçta,
Bir soluk olur, toprakta taşta.
Çocuklar oyun kurar dal izinde,
Sarı kalbimin güneyinde bir yaz,
Solgun kehribardan sessiz niyaz.
Ben avuçlarımda tutarım bu rengi;
Papatya, gündoğdu, nazlı zerdeçal gibi
Bir rüzgar eser altın vurgulu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!