Özlem ertesi,
koşar adım zamanın sır perdesi.
Bir nefeslik mavisin sen sevgili Pazartesi.
Sağanak halinde sen yağarken üstüme,
gökyüzü bir başka mavi,
daha bir doğurgan özlemin.
Zor nedir bilir misin?
Egenin dalga seslerinin karıştığı bir masada
Çatık kaşlı,
gözleri uzaklara dikilmiş durgun bakışlı,
her an efelenmeye hazır bir şiirle,
karşılıklı bir bardak çayın yudumlanması.
Anlamayacaksın belki.
Yine de çıkıp gelsen vakitsizce,
anlatsam sana özlemenin anlamını,
mevsimsiz bir ömrün avuçlarından kayıp giderken eksik yanımız.
Desem ki sana
Seni çok özlüyorum, özlenilen olmanın anlamını bilmeden.
Göğün gölgesinin altında,
kıyısında dinlenip, hasretimi doyurmaya çalışırken,
akarsuya bandığım nimet gibiydi yüzün.
Bir bahar aydınlığıyla kesişti,
ellerinden tutarken dilin bir çift sözün.
Özlemek nasıl?
Sen ki, boğazımda düğümlenen yamalı nefesim,
kuruyan, çatlamış dudaklarımdaki kıraç sesim.
Sen ki, sessiz sedasız içimde yaşayan gurbetim.
Sen benim,
noktasına virgülüne dokunmaktan korktuğum yalansız hasretim,
hasretim sana.
Sorma nasıl diye..
Saatleri sana kurmanın sıradışılığı da olmasa,
mevsimler, aylar, günler..
İçinden ben geçen sıradan bir yaşam işte.
16Kasım2017
Ne kadar zor,
insanın yüreğiyle sırdaş olması.
Haykırmak için kıyametler koparken içinde,
boğazında düğümlenen sırlarıyla,
çığlık çığlığa susup kalakalması..
Sen benim;
kan ter içinde,
soluk soluğa kanayan.
Uzun yıllar ötesinden,
zencefil kokulu yalınayak hasretimsin..
Vurgun yedim yüreğinden.
Sürgünde bir yaban artık son deminde şiirlerim..




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!