Kurudu gözpınarlarımız,
kısıldı seslerimiz..
Her zaman acıların ateşinden geçenlerdeniz..
Hep sustuk ama,
unutulmasın.
Biz acılarımızı damıtıp,
Anlamanı beklemiyorum beni.
Düşün ki;
bir serçe kanaatkarlığında,
bir kelebek ömründe sevdim seni.
Düşün ki;
yarım ağız dudak kesiği cümlelerle değil,
Bugün bir mektup daha aldım senden.
Hayli yüklü,
kurşun gibi ağırdı.
Kim bilir! ..
Ne sitemler,
ne kırgınlıklar koymuşsundur içine.
Ah güzel çocuk;
Dizelerimin içinden ne zaman sen geçsen,
beyaz bir güvercin havalanır,
yüreğimin sazlıklarından masmavi gökyüzüne..
Bu yüzden vurgunum ben.
... O ana sütü kadar ak,
ANLADIM Kİ
Anladım ki
Gözlerinden düşürmeye hazırlandığın bir çiy tanesi gibiyim artık
Anladım ki
Sırtında taşımaktan zorlandığın hayatın içindeki bir fazlalık gibiyim artık
Anladım ki
Bugün bir kalemsin dedim kendime
Kim bilir
Yarın
belki bir masa olurum.
Hani Cansever’in dediği
*Masa da masaymış ha* cinsinden
Teninde tuz tadı,
Özlem kokulu,
Açıp okumaya korktuğum,
Zarfı açılmadık bir mektup gibisin,
tarifsiz ,tarihsiz, zamansız
Nasıl yakalandım
Paylaştık aramızda ayrılığı.
Ona unutmak,
Benim payıma özlemi düştü.
Alıp başımı gitsem.
Kimsenin arayıp sormayacağı,
beni bulamıyacağı yerlere.
İnsanlardan medet ummaktansa!
Sığınsam özgürce,
bana sırtını dönmeyecek,
Ayrılık belki diline pelesenk olmuş bir nevadır
Aşk ki;
Akla zarar, yüreğe yarar, her derde devadır.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!