"hep aynı soruyu soruyorum kendime
insana bakarken
insan değilsem
nereye dahilim ben"
ve ben o gözlerini okuyamıyorum size okuyamıyorum
erken açan bir ilkyaz menekşesi gibi vakitsiz dükülürken yaprakları
içinde hala diken ağaçları büyüten zamana meydan okuyan o
eşsiz rüzgar gülüş vardı yüzünde
bi ara gülmüştük
analar ve çocuklar güldüğünde
o ara sanki insandık
sadece o ara
ey canlılar diye hitap etsem size
ey insanoğlu
o bile fazla olur
o çok büyük şehirde bugün
ben bir sürü insan gördüm
bir sürü insan beni gördü
aslında kimse beni görmedi ben yalan söyledim
aslında kimse kimseyi görmüyordu o büyük şehirde
ve aslında bir sürü insan falan da yoktu o şehirde
ödünç yağmurlar istiyoruz senden
ey kızıla çalan gökyüzü
ve sen ey kara bulut
yıkıldığında bu köhne ve kahpe düzen
gözlerimizdeki yaşlarla ödeyeceğiz karşılığını
senden de gülüş istiyoruz ey zaman
deyin derin kazsınlar
çocukların oğulların mezarını
sinmesin içine
bu çağın lanet iğrenç kokusu".
o günler tırnaklarımızla kazıp toprağı
öyle yerdik ekmeğimizi yer sofralarında
hak ederek helalinden
ki azdı
ve güzeldi azı paylaşmak
aşktı
okuldan kaçardım ben küçükken
genelde bahar olurdu
öyle boşuna değil
değerdi kaçtığıma
anamın iplik yumağını çalar uçurtma yapardım
deli gibi severdim hafif rüzgarı




-
Başak Öztürk
Tüm YorumlarYüreğini düşüncelerini İnsanlığa adamış yaşadığı zaman dilimine duyarlı.. nadir bir kişilik...
Arkadaşımı yürekten kutluyor...başarılarının devamını diliyorum...