Sen gidersen,
hep bir şeyler yarım kalır.
Gün doğar ama aydınlanmaz,
şarkılar başlar ama bitmez.
Kelimenin sonu gelir,
ama anlamı kaybolur.
Hırsız çaldığını, soysuz sevdiğini çabuk harcarmış,
Helâl lokma bilmez, haramla övünür, utanmazmış.
Bir ömür kandil yanar sanır, oysa fitili kısalırmış.
Hak terazisi şaşmaz, vakti gelince tartarmış.
Şeytan gibi yaşayıp evliya gibi ölmeyi mi beklersin,
Hüzünlü bir aşk hikayesi bizimkisi,
Yerle bir olmuş sokaklarda gezer gibi,
Her tarafta duyduğun sevdanın sesi,
Sanki bir gün çıkıp gelecekmiş gibi.
Aldığın her nefes bile onun sanki,
Yaşatarak öğrendik derdi,
Ateşin düştüğü yeri yaktığını,
Göz göre göre tükettik ömrü,
Yangınla yazdık her satırını.
Verilecek hesap var kendimize,
Sustuklarımıza, korkularımıza.
Bir adım atmaya cesaret edemeyip,
Geride bıraktığımız yarınlara.
Verilecek hesap var hayata,
Gözlerin bakarken hiç çekinmeden.
Bir yalan, bir oyun, bir kirli heves,
Vicdanın uyumuş sessiz geceden.
Sana utanmayı öğretmemişler,
Sözlerin zehir gibi savruluyorken.
Sana baktıkça heveslendim,
Çiçek oldum, bahar oldum.
Gözlerinde sevda gördüm,
Aşkın ile yâre doldum.
Çocuk oldum, hayal kurdum,
Yaş doldu, çekildi gözlerine,
biriktirdiği hüzünler usulca aktı içinden.
“Hey,” dedi, “hey gidi gençlik,
nerelere bıraktık o coşkuyu,
o yarım kalmış düşleri?”
sarayda yaşayanla,
hücrede yaşayan bir olur mu hiç?
biri ipek örtüler altında unutur geceyi,
diğeri taş duvarlara kazır her saati,
gözlerinden süzülen yalnızlıkla.
Yokluk içinde savrulur düşlerim,
Gözlerimde titrer kaybolmuş izlerim.
Ne bir ses, ne de bir nefes var artık,
Sessizliğe sarılır tüm sırlarım, gizlerim.
Yokluk bir rüzgar, siler izleri,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!