Yaşam akıp gidiyor, hayat tamda burda başlıyor .
Dün geçmiş ,yarın bilinmiyor, bugünü yaşıyorum ,
Yaş kaç olursa olsun ??
30 Ağustos Zaferinin Hikâyesi
Anadolu’nun dört bir yanı işgal altındaydı. Yunan ordusu, İngiltere’nin desteğiyle İzmir’den girmiş, Afyon’dan Eskişehir’e kadar ilerlemişti. Köyler yakılıyor, ocaklar söndürülüyordu. Anadolu halkı ise aç, yorgun ama kararlıydı.
O kararlılığın en büyük sembolü Türk kadınıydı. Kimi kağnısıyla cephane taşıyor, kimi mermi döküyor, kimi açlığa rağmen cephe gerisinde askerin ekmeğini pişiriyordu. Halide Edip kürsülerde millete sesleniyor, Kara Fatma cephede erkeklerle omuz omuza savaşıyordu. Bu topraklarda kadın da erkek de aynı kaderin askeriydi.
Sakarya’da düşmana “Dur!” diyen Türk ordusu artık son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü günlerce plan yaptılar. Büyük Taarruz’un zamanı gelmişti.
26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’de gökyüzünü yırtarcasına top sesleri duyuldu. Mehmetçik yalınayak, aç, yorgun ama dimdik yürüyordu. Süngüler parlıyor, dağlar sarsılıyordu. Düşman mevzileri birer birer çökerken, Yunan komutanı General Trikopis büyük bir şok içindeydi. Onların hesabında Türk ordusu böylesine güçlü bir saldırı yapamazdı. Ama hesaplamadıkları şey vardı: Türk’ün iman dolu göğsü.
30 Ağustos sabahı Dumlupınar’da savaş tüm şiddetiyle sürdü. Türk askeri göğsünü siper etmişti. Kimi elinde süngüyle atılıyor, kimi yere düşerken bile “İleri!” diye haykırıyordu. Başkomutan Mustafa Kemal, savaş alanını dürbünüyle izlerken dudaklarından şu sözler döküldü:
Aklıma takıldı…
Özlemek, uyuyunca mı geçiyor,
sarılınca mı bitiyor?
Uykuya yaslanınca insan,
kapanıyor gözkapaklarının ardına
Aklımın Kıyılarında
Aklımın kıyılarında dolaşıp hayallerime düşmeyi nasıl beceriyorsun?
Dilimde adın yok ama içimden eksilmiyorsun.
Sana dair ne varsa, gözümde çoğalıyor her gece,
İçimde yankılanan bir sessin, susmuş fakat bitmemiş bir şarkı gibi.
Akşam Oldu
Akşam oldu.
Ve ben hâlâ bekliyorum.
Bekliyorum ki sen gözlerini aç,
ve güneş utanmayı öğrensin.
“Ama Sen Bana Susma”
Sen bana susma…
Sözlerin eksilirse, gece büyür içimde.
Ay bile dönüp bakmaz olur yüzüme,
Yıldızlar, gözlerimde birikir usulca…
Aşk
Kıyamla Baslayan Yemin
Biz ki, kalplerini ateşe atanlar...
Yanmayı suç, sevmeyi günah sayan dünyaya inat, aşkı en büyük yaşam ilan ederiz.
Kimsesiz şehirlerde yürürken bile, adını gölgeme fısıldarım .
ASKIN MASASI
Nazım masaya yumruğunu vurur gibi koydu ellerini, bir rüzgâr esti, perde denize doğru kabardı.
"Sevda dediğin," dedi, "yarısı kavga, yarısı şiir, yarısı açlık, yarısı tok gözlerle bakmaktır.
Bir insani sevmekle başlar her şey, ve bir insani sevmekle biter bütün zulümler.
Senin gülüşünde gökyüzü , bütün yasaklar, yenilgiler kalkar
Aşkın Dört Nefesi
Seni öyle seviyorum ki,
adın dudaklarımda düş gibi duruyor,
her nefeste biraz daha büyüyorsun.
Aşkın Gökyüzü – Düet
Adam
Sen yokken dünya soluyor,
güneş doğsa da ışığı bana ulaşmıyor.
Her yol seni göstermeyen bir pusula,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!