Herkesin şeyi kendine ait öyle değil mi? O şey de bizim bir parçamız, kabul etseniz de etmeseniz de bu bir gerçek. Ben, zaman zaman şeyimle sohbet ederim, siz de edin bence, çok eğlenceli oluyor şeyimiz ile sohbet. Ben onun ile sohbet ederken, zaten onun hiç sesi çıkmıyor, bense yatıyorum yerlere gülmekten. Önce elimle kavrıyorum, hafif çekiyorum, uzatıyorum sonra ''Bak kulağım sen de bazı zaman her şeyi duyma emi, sayın saygıdeğer pek bir muhterem kulağım, bunlar küpe olsun sana.'' diyorum, inanın o da can kulağı ile dinliyor...
Şaşırdınız birdenbire... Haaaa! Anladım siz şeyime takıldınız... Onu da anladımmmmm siz başka bir şey zannettiniz o benim meşhur şeyimi, çok kötüsünüz, o şeyim, haliyle kulağım benim, o zannettiğiniz şeyim değil, hiç yazar mıyım o şeyimi buraya, ayıp kaçar yahu! Benden bekler misiniz öyle bir şey? Beklemediğinizi biliyorum...
O şeyim bazı zaman kulağım olur, bazı zaman burnum, bazı durumlarda ayak parmaklarım, kimi zaman saçlarım, bazı bazı kaşlarım... Dirseklerim, diz kapaklarım, göz bebeklerim. Durmadan sohbet ederiz biz organlarımla...
’’2021 Çin Astrolojisi’ne göre Öküz Yılı imiş.. Öküz Yılı 12 Şubat 2021’de başladı... Peki bu yıl nasıl geçecek?’’ BASINDAN
Çin Astrolojisi filan hikaye... Biz de öyle öküzler var ki hiç değişmiyorlar, onlara her hafta, her ay, her yıl öküz yılı, fark etmiyor onlar için... Bundan on sene önce de onlara öküz yılıydı, bundan beş sene sonrada yine onlara öküz yılı... Kim mi bu öküzler?
Bu öküzler, kadınlarını dövenler, sövenler, silah, bıçak çekip öldürenler. İnsanlara sevgi saygı göstermeyenler, hayvanlara eziyet etmeyi bir yetenek zanneden kalaslar. Terör ile bir şey elde edeceklerini zanneden hıyarlar... Allah’ın yazdığı ilahi kaderi kabul etmeyip yıldız fallarından veya medyumlardan medet bekleyenler...
Bir aileniz varsa ki çoğumuzun var olduğunu düşünüyorum, bazı şeyleri kendimiz için değilde sevdiklerimiz için, ailemiz için yapmaya çalışacağız. Size en basit bir örnek sigarayı bırakmak desem; ne dersiniz? Bir sürü bahane de üretebilirsiniz bu konuda. Ben az içiyorum zaten ya da iradem zayıf bırakamıyorum. Benim içtiğim keyfe keder. Bu bahaneleri çoğaltabiliriz... Hakeza içki, diğer kötü hal ve davranışlarınız içinde durum böyledir...
Sürekli içilen alkol ve sigaranın vücudu ne kadar yıprattığını, yaşlanmanızı hızlandırdığını, nefes darlığına ve tansiyona yol açtığını artık herkes biliyor, söylemeye bile gerek yok. Belki çok küçük yaşta başladınız, alkol ve sigaraya, ama şimdi artık evlisiniz, iki üç belki daha fazla çocuklarınız var. Çok erken bir zamanda çekip giderseniz bu dünyadan yazık değil mi onlara, geride kalanlara? Eşinizin hatırı sayılır bir mesleği bile olsa, tek başına üç dört çocuğun hakkından gelebilmek kolay bir şey mi?
Sevdiklerimiz var, bizi seven akraba, eş dost bir sürü tanıdıklarımız var. Genç yaşta göçüp gittik mi kim bilir ne kadar üzülürler arkamızdan. Ya geride kalanlar? Hızlı araba kullanmayı sevseniz de, tatile giderken, arabanın içinde sizden başkaları da var. Hanımınız, çocuklar. Biraz da onları düşünün canım. Siz hızlı araba kullanma zevkinizi tatmin edeceksiniz diye, aklınız başınızdan gitmesin. Yüz elli yüz seksen kilometre sürat yapmak da neyin nesi? Trafikte hatalar anlıktır, sonrası ise felaket, Allah kimselerin başına vermesin...
Nasıl isyan etmesin ki yavrucaklar? Tanıdığım bir ve üç dört yaş arasında ki bütün bebeler bu konunun açıklığa kavuşturulması için, annelerine, babalarına, dedelerine, ninelerine, hatta dayı ve amcalarına rica ediyorlar. Neyi mi, söylemedim, şimdi açıklıyorum. Bu atta dedikleri yer neresi acaba? Bütün küçük çocuklar bu sorunun cevabını merak ediyor...
''Ben Tuğçe, agu agu ve de gugu gugu, annem ile babamlay geçen akşam beni sarıp sarmaladılay atta diye babaanneme götürdüler. Ben de attayı hep babaannemler zannediyoydum ki, bir daha ki sefeye de dayımlara götüydüley... Hafta sonu da atta diye alt komşumuz, Burakların annesine babasına gittik. Kızıyoyum ama bak. Bu atta nasıl biy şey, kimse bana söylemeyecek mi?''
Biz de atta diye geçiyor da acaba İngiltere de ya da Almanya'da veya Rusya'da, bir Afrika Ülkesinde, Suudi Arabistan'da atta denen şeye ne diyorlar? İllaki o dillerde de attanın bir karşılığı vardır. Onlarda kendi dillerinde söylüyorlar işte, fazla karıştırma...
Yazın hanımı ve çocukları kayınpederin yanına Bursa'ya gönderince, haliyle bir müddet bekar kalıyorum. Onları bırakıp döndükten sonra Ankara'ya evin içi bir sessizleşiyor sormayın gitsin. Eve varınca oh diyorum ne güzel, şiir yazarım, öykü deneme yazarım, bol bol okurum. Kendi başına kalmanın en handikaplı tarafı, benim biraz dağınık olmam. Çoraplarımı basket şeklinde atarım banyo sepetine; o anda girdi girdi, girmedi mi bir daha uğraşmam yeni sayı yapmak için. Ayrıca yataktan nasıl kalktıysam, akşama kadar, sonra ki akşama kadar, daha sonra ki akşama kadar öyle kalır yatak. Kabahat ben de değil yatakta, ben düzeltmeye çalıştıkça o bozuluyor. Nasıl olsa hanım yok çocuklar yok, onlar yokken kimseler gelmez bize, ben de sabah işe gidip akşam geliyorum.
Sabah çıkmışım evden. Kahvaltı yaparken, azıcık yere reçel damlamış. Akşam eve bir gelirsin, her tarafı karıncalar basmış. Ben diyeyim beşyüz tane, siz deyin binbeşyüz tane, artık tutup tek tek onları mı sayacağım? Elektrik süpürgesini alırsın, karıncalara hücuuum!!! Artık Allah ne verdiyse, ya siz beni alt edeceksiniz; ya ben sizi. İlk defa böyle bir şey başıma geliyor. Kan ter içinde kaldım karıncalarla yaptığım cenk esnasında, kıçımdan çıktı ter tabiri caizse...
Bir gün gözlerin gibi güzel gözler görürsem,
Bakmak için yorulup ardın sıra gelirsem,
Seni sonsuz sevmenin tadınada varırsam,
Bekle beni sevdiğim,bekle dağlar başında...
Aşk bize lazım olan,şu karanlık günlerde,
Evet, bekle bizi Mars dünyanın içine ettik şimdi sıra sana geldi... Senin de içine etmek için ant içtik insanoğlu olarak... Hatta senden sonra daha sırada kimler var kimler. Satürn'e mi kayarız, yoksa Jüpiter'e mi artık hangisine denk gelirse...
Beynimiz meynimiz yok bizim. Hep yaptık bunu, yine yapıyoruz kendi ellerimizle kendimizi ateşe atıyoruz... Dünyanın içine ettik, hatta etmekle de kalmadık, içine etmekten daha da beter ettik. Denizleri, ırmakları kirlettik, ormanları, ağaçları yok ettik, hayvanları acımasızca ortadan kaldırdık, nesillerini kuruttuk, yaşama hakkı tanımadık onlara...
Şimdi sana, insanlarımız belki kısa bir zamanda, belki biraz daha uzun bir zamanda varacaklar... Senin böğründe koloniler kuracaklar, orada çoğalacaklar. Ondan sonra, işte o sonrası beni çok düşündürüyor, insanoğlu sana da dünyaya davrandığı gibi davranacak, senin havanı da topraklarını da kirletecek bir şekilde, çoğalınca. Türklerin bu konuda meşhur bir sözü vardır ''Nerede çokluk orada ...okluk.'' Türklerin bu lafını yabana atmayalım...
Bekleme
hemen tut ellerini
önce hayatın
sonra tüm sevdiklerinin
peşinden şiir ve edebiyatın
bekleme bak gözlerimin içine içine
Bu gün oraları görmeye gelmiyorsam,
Bir sebebi var bana bir sorsan.
Özlemişim havasını,insanını,suyunu,
Ayaklarım gitmiyor,bekleme beni yurdum.
Çoruh'unda balıklar beni bekler.
''Herkes bu sevdayı yaşayamaz'' Beklemesinler diyen Mehmetçiğin Babası
Önce zafer bekleriz sonra seni arkadaş
açtık ellerimizi
yardım istedik Yaradandan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!