Yakın bir zamandan beri bir çoğunuz biliyorsunuzdur, falcılık artık resmi bir iş. Falcıların, belirli bir iş yerleri ve vergi levhaları var. Bu işten, yani falcılıktan para kazanıp bir de devlete vergi veriyorlar. İslami açıdan baktığınız zaman fal İslam'a ve Kur'an'a kesinlikle aykırı bir olaydır ve yanlış bir şey olduğu da ayet ve hadisler ile sabittir.
Geçenlerde gittiğim bir alışveriş merkezinde yine bir falcıya rastladım lakin bu falcı öyle bildiğiniz sokak falcılarına benzemiyor kesinlikle... Bu sanal bir falcı, her ne kadar benim için çok banal bir falcı olsa da yine de sanal bir falcı... Bir cam kafesin içinde ve önünde ki yazı da para atılan yerden bir lira gönderip de elinizi o mavi kürenin üstüne koyduğunuz zaman her bir şeyinizi ortaya dökeceği söyleniyor. Hayret ki hayret...
Falı tersten okuduğunuz zaman Laf kelimesine ulaşırsınız, hatta siz bunun önüne bir de boş kelimesini getirmekte de sakınca görmeyin, ekleyin, sonuç boş laf olacaktır. Hiç işim gücüm yok, ben o alış veriş merkezinde o sanal falcının önünden geçerken cebimden bir lira çıkartacağım ve onun haznesine atacağım sonra da ''Neyse halım çıksın falım diyeceğim.'' Yok, yok bunu da yemezler artık. Ha yiyen saf vatandaşlarımız var mıdır? Vardır mutlaka, ama ben uyarayım da bir kere yediler ise bir daha yemesinler ki itikatları zedelenmesin...
Yıllardır okullarda münazaralarda tartışılıp dururdu, sanat sanat için midir, sanat toplum için midir? Bunların ikisi de ayrılmaz bir bütündür. Sanat ulvi duygular ile yapılan bir eylemdir/eylemler bütünüdür diyelim... Her sanatçı önce sanatını bireysel olarak başlatıp, daha sonra topluma sunar.
Toplum eğer sanatçının ortaya çıkardığı eserini benimser ise sanatçıyı da er ya da geç bağrına basacaktır. Toplumun dertleri ile sıkıntıları ile ilgilenmeyen sanatçıların ve sanatlarının geleceği de çok da parlak olmayacaktır... Hiç bir zaman sanatçı kendini içinden çıktığı toplumun üstünde görmemeli bilakis alçak gönüllü olmalıdır... Sanatçı kendini büyük görmeye başladığı zaman yıldırım hızıyla toplumun, sevenlerinin gözünden düşecektir...
Tabi ki yazdığı bir şiiri, bir öyküyü, bir yazıyı sadece kendi için, sevdikleri için yazıp yazıp bunları da çeşitli ortamlarda paylaşmayan da bir dolu bayan ve erkek var... Belki bunların içinde eğer ki yayınlamış olsalar bir edebi şaheser olacak yazılar bile çıkacaktır... Hiç kimseyi bundan dolayı suçlayamayız... Kendileri öyle düşünmüşler öyle uygun görmüşler...
Bu kadar hüzünleri
hayatın gergefine işledik mi ey güneş
bakacağın yerlerde yaralarım sızlıyor
gittiğin günden beri ağlamıyorum artık
gözyaşlarım boşuna aktığını bilmiyor
bir muamma sonrası zaman treni kalktı
Sanırım şiir beni bırakacak
boşayıp gidecek eski sevgilisine aheste aheste
yüzüme bile bakmayacak
o da sanki bir şeye benzese
Roman havası çalıp duruyor saçma sapan bir beste...
''Ey Türk Gençliği''diye başlar,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi...
Sonra devam ederken,
Diyorsanız ki kaale almayalım vakit daha erken...
''Gaflet ve delalet ve hatta hıyanet''içinde olanlardan bahseder;
Bencede çok iyi eder...
Çoğu zaman bilgi yarışmalarında denk gelmişsinizdir. Yarışmacının arkadaşlarına sorarlar ''Ne kadar kazanır sizce arkadaşınız?'' diye... Cevap her zaman hep aynı klasik cevap. ''Bilgisine güveniyorum, eğer ki şansıda yardım ederse buradan iyi bir para kazanacağına inanıyorum. Şansı bol olsun.'' Ne kadar boş ve saçma bir cevap. Bilgin varsa sorulan soru hakkında doğru seçeneği bulursun, eğer yoksa zaten sallayacaksın, o da binde bir denk gelir de doğru cevabı bulursun yoksa gerisi hikaye...
Memlekette şans oyunları denen bir dolu oyun var. Sayısal Loto, On Numara, Şans Topu, İddia... Her na kadar adı şans oyunu olsa da, orada da şansın bir önemi yok bence... Şans diye bir şey yok zaten. Her şey Allah'ın bize takdir ettiği ilahi kader doğrultusunda akıp gidiyor... Kimileri de buna şans adını takmış, öyle zannediyor...
İçinde üçyüz yolcusu bulunan bir uçak düşüyor. İki kişi uçakta yolcu olmasına rağmen yaralı kurtuluyor, ölmüyor. Millet hemen yorumları yapıştırıyor ''Vay be ne şanslılarmış.'' ya da ''Azrail'i kandırdılar.''diye, tövbe haşa, bu aslında küfür dolu bir başlık. Hiç alakası yok. Kaderlerinde uçakta ölmek diye bir şey olmadığı için sağ kurtuluyorlar. Bunu artık anlamamız lazım... Bir başkası da aynı uçağı kaçırmış, binememiş... Onunki de kader çizgisi içinde öyle tecelli etmiş...
16 Yaşında
Ah bir 18 yaşına gelsem diye hayaller kuruyordu. O yaşa gelince haliyle reşit olacaktı ve şans oyunlarına harala gürele dalış yapacaktı. Kendinden bir iki üç yaş büyük arkadaşları gözünün önünde şans oyunlarına paralar yatırıyorlar ve ufak tefek de olsa amorti cinsinden bir miktar parayı ceplerine koyuyorlardı...
18 Yaşında
Santimetre Desimetre Fetömetre
Ahmet Zeytinci
'FETÖ metre' ile kriptolar deşifre ediliyor
''Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DKK) Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın geliştirdiği "FETÖ metre" uygulaması ile kripto örgüt mensupları ve onları yönlendiren "mahrem imamlar" deşifre ediliyor.'' BASINDAN
Önce şu şapkanızın şeklini şemailini bir öğrenelim. Fötr dedikleri türden bir şapkanız olabilir ya da kasket diye tabir edilen bir şapkanızda olabilir. Olmadı berede olabilir başınızda. Meksika şapkası vardı bir de değil mi, ona da eyvallah... Zaman zaman işte bunlardan birisini önünüze koyup da düşünür müsünüz? Ben düşünürüm zaman zaman, sizi bilmem...
Bu memleket nereye gidiyor? Buna Samanyolu Galaksisinde saatte yaklaşık 107.000 km süratle öyle kendince takılıp duruyor, diye de cevap verebilir, başka bir şekilde coştuk billahi dünyanın en refah memleketi biziz, öyle olmasa kırk beş yaşında nasıl emekli olurduk da diyebilirsiniz. Başka bir açıdan da bakarsanız yandık bittik kül olduk, enflasyon hükumetin açıkladığından en az yirmi puan daha fazla ama at nalını da sokuyorlar hesaplamaya o yüzden düşük çıkıyor diye de cevap verebilirsiniz...
Şapkanızı veya kasketinizi önünüze koydunuz koymasına da, durup durup şapka ile kasket ile de konuşmaya başlamayın, sadece düşünün, sonra hanım ya da çocuklar görüp Bakırköy ya da benzeri yerleri arayabilirler, benden söylemesi...
Süpürge Sapı deyip de geçmeyin. En başta tabi ki süpürgeyi tutmanıza yarar... Sapından tuttunuz mu daha güzel bir şekilde süpürürsünüz süpüreceğiniz yer, her neresi ise... Farz edin evinize gece hırsız girdi, süpürgeyi sapından bir kavrayıp ya Allah deyip de dalarsınız hırsıza, ama tabancası ya da bıçağı filan varsa biraz da dikkat etmeniz lazım, olmadık şeylerde gelmesin sonra başınıza...
Keser sapı bir de kürek sapı vardır... Her ne kadar bazı kendi bilmez adamlar kadar sap olmasalar da, onlardan daha fazla bir işe yararlar... Sağlam olmalı hem keserim hem de küreklerin sapları ki çıkmasınlar yerlerinde...
Zaman zaman sap ile samanı karıştıran insanlar olur ki hiç de iyi bir şey değildir sap ile samanı birbirine karıştırmak... Allah muhafaza çok kötü bir duruma düşebilirsiniz muhatabınızın karşısında... Sonra sapır sapır dökülür de ya sabır çekme durumunda kalırsınız...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!