Ben asık suratına tokat yemiş
Düğmesi kopuk bir öğrenci
Gelene gidene eyvallah demiş
Bir tepe yamacıyım
Sen, dağ zirvesi
Kartvizitli babanın kızı…
Bakmayın mevsimlerin rengârenk duruşuna
Arş’ın sonbaharındadır ruhumun çocukluğu
Bakmayın iklimlerin büyülü oluşuna
Nur ile açan bahçemi örter ölüm çokluğu
Damla damla kururmuş yıldızlar ve deniz
sen gittin,
farkı kalmadı içimde olanlarla içimde ölenlerin
bir düşe yatmışlığın uyuşukluğu kadar sabahlarım
kavisli güneş sisteminde yaşanıyor oysa her şey
bir ayrılığın ölümü mesela
sözcükleri ayıran birkaç virgül örneğin
Sonra gittin,
Bir hoşçakal bile demeden
Kaldım düştüğüm kuyularda
Keşke bir yaprak olsaydı hasretin
Düşseydi avuçlarıma
Yağmur oldum; ağladım
Ölsem dağılır mı ki gecenin zifirisi
Dokunmadan toprağa girer bedenim
Bir ben miyim o gözlerinin delisi
Öncü bir kıyametti bende uyandı ölüm
Yetim kalmış çiçekler tenhalarda büyüdüm
Ben ölümüm sen hayat
Cana can katan sensin
Ben rüyayım sen gerçek
Ölmeyen ölümü ne bilsin
Ben yorgun bir tay gibi
Çöle bir nur iner ki peygamber gözyaşıyla
Kan kusan coğrafyada kuşlar uyansın artık
Her ölüm bir rahmetin inkılap nişanıyla
Ufka bir bak yiğidim o gün elbet bizimdir
Bir salah mesafesi kabre inince beden
Pazarlar kendini, satamaz bir türlü,
Beş para etmezsin kendin kal sefil,
Hemi çok partalcı hemi de kültürlü(!)
Hayattan ders almamış haddin bil sefil.
Pire gibi cüsseyle deve görür kendini,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!