Eylüldü
Koca bir şehrin gürültüsünden
Akşama bıraktım tüm heveslerimi
Otların ve tarihin köhne kapılarında
Seni aradım
Seni aradım son durakta bekler gibi
Biraz evvel doğan güneşin şehvetinde
Yakalasan gençliğimi kirli yanaklarımda
Doğursa annem bir daha huzursuzca beni
Pembe eteklerinde saklasa ellerimi
Ne oluyorsa çözemiyorum ben yine
Yaşama dair ne varsa yeni güne
Adını nasıl söylesem bilmiyorum sana
‘’A’’ ile başlasam aklım kalır yüzünde
Gözlerin, geçemediğim köprüdür bana
Bir gün geçer misin ömrümün denizinde
‘’Y’’ kum saatine akıttığım yüreğim gibi
İlmek ilmek saçak saçak bırakma kör kuyulara
Kör kuyular Yusuf’tur dil yandı dilber yandı
Yakup kanlı bir gömlek gibi bastı gerçeği bağrına
Can yandı cihan yandı bitmeyen figan yandı
Bilsen delirirdin ruhuma sürgün çölde
Aşk dediğin;
On yedi yaşında olmalı
Kıyısında gelgitleri olan deli bir fırtınaya tutunmuş
Ne zaman göç etsem adresi belirsiz bir limanda
İşgale uğramış ruhların dipsiz sınırları
Her taraf gece ve gözlerin gündüz
bayram, sabrın sonudur
kavuşmasıdır bülbülün güle
Yakup’tur kör kuyularda Yusuf gibi yaşamak
ateştir Züleyha’da
Kudüs’tür, Aksa’dır; hürriyete kavuşmak
bayram anadır;
ben gitmeden
selam söyle yağmurlarıma
çölde çiçek getirsin
ihtiyar bir kapıdan girsin içeri
kilitlerini açsın gençliğimin
iffetli aynalarda dokunsun saçlarına
Papatyalar kokar çocukça bir coşkuyla
Her bakışı yedi iklim yaprağında doğarmış
Rüzgâr alır saçlarını dalgın bir kuşkuyla
Meğer gözlerin girilmez bahçe imiş
Papatyalar kokar çocukça bir coşkuyla
Ben şairsem güzelim,
Gözlerine yazarım hep şiirlerimi
Ellerine,
Saçlarına,
Kirpiğinin ucuna
Bir tek bakışına
Bakmayın mevsimlerin rengârenk duruşuna
Arş’ın sonbaharındadır ruhumun çocukluğu
Bakmayın iklimlerin büyülü oluşuna
Nur ile açan bahçemi örter ölüm çokluğu
Damla damla kururmuş yıldızlar ve deniz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!