bir sen vardın
bir ben
bir de mehmet
kıskandı melek
gel hadi, sen de gel dedik
gidiyorsun,
gidiyorsun benim sol yanımdan
nasıl yaşarım sol yanım olmadan
değmedim oysa elimi bile yüzüne
söylemedim kötü bir şey de özüne
aydınlatıyordu odamızı o gün
guruptan kaçan
tembel güneşin ışıkları ...
gözlerinden sızan,
yolunu şaşırıp gözüme çarpan ışıklardı,
siluetin
hep söyledim sana:
“The elephant in the room”
ama sen sustun da sustun,
ben konuştukça…
ve
bir kez kaçar uçurtması, sonra gökyüzüne küser insan…
ne yokuşumu sevdin ne inişimi
hep burun kıvırdın düzüme
talkımı sürdün zannettiğin yaralarına
elmasımı vurdun dağlarıma
soğuttun meşenin közünü bağlarımda,
yaktın özümü, ellerini ısıttın zemheride
Uçurtmamı vurdular anne!
Gökyüzüne saldılar
Uzanamam anne!
Bulutların üstüne koydular
Bugün yağmur yağar mı anne?
Neden vermiştir Tanrı Yakup'a
Kardeşlerinin kuyuya attığı Yusuf'u?
Çünkü bütün umudunu Tanrı'ya bağlamıştır Yakup
Ve O saraya sultan oldu
dün akşam üstü
vaktin sırası karışmıştı uykuya
kuruduğunda gözler
gelmesene yanıma
neydi öyle fanilandaki kaba nakışlar
sen örmezdin öyle hiç, neyse
ayaklarım çiy düşmüş çimenlerde
ekmek kokusu geliyordu uzaklardan
pazen giymiş kadın cam siliyordu
savruluyordu perdesi, inceden inceden
sabah güneşi parlıyordu pencereden
yosun kokusu geliyordu
bu efsunkâr halin sende kaldıkça
kurtuluş yok bana ey sevgili bu cihanda
hesap verirken olacak mısın yanımda
hayır, tek tek çıkacağız huzura
toprağımdan kopardın sen, evlattan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!