Ölüm yokluk değil ki; yakışmasın birine!
O, fenadan bekaya, bir imtisal değil mi?
Onu hiçlik sananın, yok elinde karine!
O, cennet ve cemale, tarz-ı visal değil mi?
Mevt-i insan bir terhis, asker olan beşere!
Ölüm mola vermezken; bu ne gaflet ey nefis?
Özel bir berat mı var, yoksa sana Mevla’dan?
Böyle bir şey muhalse, aldatmasın seni his!
Çünkü ona uyarsan; çıkmaz başın beladan!
Her gün onca insanı, götürürken o melek;
Kürsü sana mülk değil!
Bu yaptığın ilk değil!
Hulk’un hırlı hulk değil!
Olmuyor hocam olmuyor!
Makam hakkın bulmuyor!
Ölüm var ya şu ölüm;
Zannetme ki bir zulüm!
Madem öyle mahiyet;
Korkma ondan be gülüm!
Meraklıysan yanmaya, sabret gelsin ecelin!
Plajlara koşarsan, boğulmaktan kork derim!
Şayet arzun cennetse; sahibine aç elin!
Zira Allah gani’dir, üstelik de çok Kerim.
Gına geldi şu cihandan!
Bıktım Rabbim ben bu handan!
Vefa bilmez ins-ü candan;
Geçip sana dönüyorum!
Şu âlemin eleminden
Ne sendeki bu tuhaflık?
Kulluk nerde sen nerdesin?
Yok, bir tane halin aflık!
En olmadık yerlerdesin!
Ellileri aşmış yaşın!
Çağırırken Rahim Allah, her nefisi tek hak yola;
Ne hikmetse bazıları, bu davete demez evet.
Uymak farzken şu emir’e, aklı sağlam her bir kula;
Ret edilir pek çoklarca, ne yazık ki şu hoş davet.
Nasıl düşer bu gaflete, aklı başta olan bir zat?
Her geliri kar sanma, kar değildir her akar!
Bazen başta kar olan, akıbette baş yakar!
Fani ise bir irat ve de değilse helal;
Kar sandığın o meta; emin ol ki sahte kar!
Sanki henüz yaşarken, yeğlemişsin ölümü?
Sahi dostum gerçekten, diri misin ölü mü?
Niye tercih ettin ki, böylesi bir zulüm’ü?
Bilmez misin Hak sevmez, asla kat’a zalimi!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!