Topladığı ne varsa, elde sıfır sağlama;
Hep başkası olmaktan gına getirdi amma,
Bahanesi geçersiz ömrü çalım o dilber,
Belayı davet eden öz adıyla müsemma…
YUSUF BİLGE
Düş gücü gezmek istedim
Kök hücre fabrikasını,
Anlatmaktan aciz kaldım
O hikmet harikasını.
İhanet kıskacında beyni uyuşmuş nankör,
Yurdumu pazarlarken düşman lobiye bonkör;
Etnisite maskeli bir haşhaşin tezgahı,
Sicilya mafyasının varyantı narko-terör...
Say, arpacı kumrusu! Gece boyu pinekler;
Ezberini abartır, yüz sayfaya bin ekler;
Karıştırmaya mecbur onca sapla samanı,
İsim hakkından sebep, del’lenmiş de, inekler…
Telofon açtı bir hanım,
Hisleri yalancı değil...
Sayıp döktüğü ne varsa,
Ödünç ezber sancı değil;
Sitem yayı geren dilin
İpek avaz okları da,
İç ve dış özgürlüğün,
Muhabbetin kaynağı,
Onunla başlamıştı
Erdemin altın çağı...
İlklerin ve sonların,
İçerlek bir resim çizmiştik geleceğe,
Derinlikleri ayıklamıştık yanlışa düşmemek için;
Akşamın esmerliğini,
Erguvanların kokusunu,
Aşı boyalı duvarların yıpranmış öykülerini,
Sözünün eri kalemlere bağışlamıştık.
Beri gel ey Servi-nazım, közüne daldıranım ol! ..
Olmayana ergi yöntem sözüme aldıranım ol! ..
Ağyar tafraya meylin var, cana cezadır böyle yâr,
Özgeliğin tezadıyla özümü bulduranım ol! ..
Her üç kişiden dördünde gördüm Şair cakasını,
Beşinciye sitem bulut açtım sözün yakasını:
Nice nispi güzelliği mutlak zannedip aldandık,
Besteyi duymadan güfte yazmayı marifet sandık…
Bana öyle geliyor ki çevremdeki tüm beşer,
Özel hayat bilincime katkı için seferber;
Toplumun örf ekseninde düşünen ortak akıl,
Genel geçer çözümlerle özgüvenime rehber…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!