Bezesem merkebi koysam mektebe
Ne harfleri bilir ne sayı bilir
Getirsem aynayı bak desem tipe
Ne endamı bilir ne boyu bilir
Sırat-ı müstakim üzere yaşa
Menzile yürürken cayma evladım
Dilin kemiği yok konuşma boşa
Duyduğun her sözü yayma evladım
Dünyanın yapısı gösteriş, süstür…
Madem ki yaratmış yaradan bizi
Ona kulluk etmektir işin özü
Gördüğünde ikiyüzlü, bağnazı…
Bakma hiç ardına kaç gönül kaç kaç
Dert bir değil gelir hep akın akın
Yaş otuz, kırk derken elliyi aştı
Artık dönsen de bir, dönmesen de bir
Saçla sakal bir birine karıştı
Artık dönsen de bir, dönmesen de bir
Gayrı bozulmuştur ağzımın tadı
Ne tuz fayda verir ne de bal verir
Talihim kem bakar, yoktur muradı
Ne göz fayda verir ne de dil verir
Kesilir nefesim aşk ise konu
Hayali düşü yoktur
Temelde taşı yoktur
Kaynayan aşı yoktur
Fukaranın evinde
Gelen geçen hor görür
Musa Tuncer’e…
Tükettin ömrünü gurbet ellerde
Geçen gün ömürden sayılmaz gakgom
Meftun oldum vefasızın birine
Garip haller başa geldi gardaşım
Bakmaz mısın saçlarımın karına
Ağustos’um kışa geldi gardaşım
Bilmiyor ki niye gelmiş dünyaya
Bir yuvası, eşi mi var garibin
Varlığı büyük yük olmuş dünyaya
Laf dinlemez başı mı var garibin
Ömür penceresi almamış ışık
Gazze sokaklarında oynayacak bir yaşta
Keleş ile vurulur Gazze’nin çocukları
Çoluk çocuk topyekûn haçlı ile savaşta
Bir ölür bin dirilir Gazze’nin çocukları
Her saniye uyanır bombayla uykusundan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!