Al yavrumu cahil koyma
A’yı öğret öğretmenim
Yalnız şehri mesken sayma
Köyü öğret öğretmenim
Gönül yükseklerde dolaşıp durma
Gel dost kapısında kul olmayı bil
Sakın “ harabat ehlini hor görme”
Hak için divane, del’ olmayı bil
Gelip de dünyaya kalan var mı hiç
Uyan bu gafletten; ölüm var ey can !
Yaptığın yanına kalır kâr mı hiç
Uyan bu gafletten; ölüm var ey can !
Ağız tadıyla bayram yaşanmıyor ne yazık
Anne-babayı sevip, sayınca bayram olur
Ne söz var ne de sohbet , yürekler kökten ezik
Sevenler sevdiğini deyince bayram olur
Rabbim vermiş bu hayatı, kadrini;
Bilemedim, geçip gitti bir ömür
Çok aradım saadetin yerini
Bulamadım, geçip gitti bir ömür
Sırtımda yük bilmiyorum kaç tonluk
Vefasız biriyle çıkarsan yola
Hedeften saptırır, yolundan eder
Bülbülün çektiği bunca ah güle
Tüketir ömrünü dilinden eder
Cehaletle kibir toplumsal yara
Dün Kapalı Çarşı'da rastladım eski dosta
Ömür yaprağım soldu, mevsim-i hazan dedi
Dedim geldi Ramazan, nedersin bu hususta
Otuz gün olmasaydı tutardım bazen dedi
Bir kız bulmuşlar bana, gittik gördük evleri,
Curcuna bol otobüs durağına benziyor
Kılı tüyü ganice, bir tuhaftı halleri
Deli dolu kahveci çırağına benziyor
Sürmüş de sürüştürmüş, her nesneden takısı
Gökten taş yağarsa şu başımıza
Ele ufak bana irisi düşer
Sıcak çorba değmez hiç dişimize
Pay olsa ekmeğin kurusu düşer
Bahtsızlık mı, şans mı hele de bana?
Ne ağayım ne de beyim
Serden geçmiş divaneyim
Aşk odunda pervaneyim
Yar görmedin gitti beni
Gönül kılmış ise karar




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!