Vecdi Murat Soydan Şiirleri - Şair Vecdi ...

Vecdi Murat Soydan



Gözlerini Çek Üzerimden

Gözlerini çek üzerimden
Bana bir daha bakma öyle…

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Gözlerim, semadaki bir kuşun kanat çırpmasına kilitlendi.
O saniye kafamdan neler geçti neler,,,
Özgürlük iyi bir şey olsa gerek,
Alıp başını, uzak diyarlara gidecek.
Uçabildiği kadar uçacak,
Kimseye minnet etmeyecek,

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Usta şairlere taş çıkaramasam da,
Düğünlerde derneklerde okunan,
Kendi çapımda şiirlerim var.
Gönül tellerimden mızrap yapıp,
Kırlarda uçuşan arılara, kelebeklere,
Rengarenk çiçeklere şarkılar söylerim.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Sen gidersen,
Puslu bir havaya bürünecek dışarısı,
Aç kurtlar şehirlere inip mesken tutacaklar dört bir yanı,
Eşkıyalar evleri basıp, ortalığı kasıp kavuracaklar,
Güneş matem tutup, yıldızlar sönecek,
Volkanlar ardı ardına patlayıp, denizler alev alacak,

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 20 Ekim 1943
Ölüm tarihi: 15 Ekim 1986

Bahara erenler mesut insanlar
Kanmıyor bu gönlüm en güzel anlar

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan


Sen her şeysin....
Her şeyde, sen var...
Gecemde sen, gündüzümde sen,
Hayale dalıyorum,sen...
Saate bakıyorum, sen....

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 29 Ekim 1943
Ölüm tarihi : 15 Ekim 1986


Bir gülen yüz isterim

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan


Sözler uçmuş, yazılar silinmiş,
Hatıralar tozlu sandukalara gizlenmiş,
Kimse medet ummasın benden,
Canımın derdine düşmüşüm,
Ufuk çizgim kaybolmuş,

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Yıl 1997... Ankara neresi, Patnos neresi? Haritada bile yerini zar zor bulduğum Ağrı ilinin Patnos ilçesindeki usta birliğinde çavuş rütbesiyle bölük yazıcısı olarak askerlik görevimi yapıyordum. Ben askere yaşıtlarımdan yedi yıl sonra gitmiştim ve yaşça da bir çoğundan büyüktüm.Terhis olmamıza kırkbeş gün vardı. Kokusuna, lezzetine aylardır hasret kalmıştık, canımız öyle bir sucuklu yumurta çekmişti ki, düşünmesi bile karnımızı acıktırmıştı. Başka bir bölükten elektrik ocağı bulmuştuk. İlk ve son kez kendi ellerimizle yemeğimizi hazırlayıp afiyetle yiyelim demiştik. ’Laz oğlu Onbaşı Zafer' -komutanlar kendisine öyle hitap ederdi- ve Zafer’in başka bölüklerden iki laz hemşehrisi ile birlikte bir hafta sonu gece yarısı ortalıktan el ayak çekilince yemekhanede sahanda tereyağlı sucuklu yumurta yapıp karadenizden gelen halis muhlis çayımızı da demlemiştik. Dikkat çekmemek için yemekhanenin ışıklarını yakmamıştık. Koridordan süzülen loş ışıkta yemeğimizi yemeye başladık. Onbaşı Zafer karadenizlilere özgü o sevimli şivesiyle :

- Murat Çavuş, sevilduğunu bil daaa! Aramiza asker ocağunda başka kımseyu almayuz ama sen de bızdensun, harbi delıkanlu arkadaşsun, demişti.

Ekmeğimizi tereyağına bandıra bandıra büyük bir iştahla yedik.Yemeğimizi bitiremeden, daha keyif çayımızı içemeden nöbetçi komutanın postasına yakalandık. Aniden yemekhaneye girip ışıkları yaktı ve bizlere burada ne yaptığımızı sordu. Posta, komşu bölükten Adanalı bir onbaşıydı. Zaman zaman da selamlaşırdık. Ben de durumu izah edip bizi idare etmesini söyledim. "Peki" deyip gitti fakat beş dakika sonra geri dönüp yanında getirdiği kalemle bir kâğıda tek tek isimlerimizi yazdı ve nöbetçi subaya vereceğini söyledi. Önce şaka yaptığını sanmıştım, alt tarafı yemek yiyip çay içmiştik, isimlerimizi vermez diyordum, gidip ispiyon etmiş bizi. Zafer’in iki laz arkadaşı o gece misafirimiz olduğu için onların da zarar görmesini istemedik ve suçu Zafer ile birlikte üzerimize aldık. Hakkımızda disiplin cezası uygulandı.

Devamını Oku