Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • ismet inönü

    24.07.2006 - 21:57

    Churchill ile İsmet İnönü'nün ünlü Adana buluşmasında, tarihin akışını değiştiren asıl olay, İnönü'nün Churchill'e kanmayıp Türkiye'yi savaşa sokmaması değilmiş. Bu görüşme sırasında, İnönü modern tıp dünyasına büyük bir yardımda bulunmuş.

    İki lider buluştuklarında Churchill, İnönü'yü ikna etmek için elini kolunu sallayarak hararetle konuşuyormuş. Ancak İnönü kurt politikacı tabii, aslında karşısındakinin niyetini bildiğinden ve kararını çoktan verdiğinden pek de dinlemiyormuş. Öyle sağa sola bakarken Churchill'in elindeki lekelere gözü ilişmiş. Churchill'in ısrarlı konuşmasını durdurmak için bir ara 'Sör, elerinizin durumunu beğenmedim. Hayrola? ' deyivermiş. İngiliz: 'Hiç sorma İsmet Paşam! Egzama oldum ve tedavisi de yok mendeburun' demiş.

    İsmet Paşa konuyu usturubuyla değiştirmenin yolunu bulduğu için gülümsemiş ve demiş ki: 'Sör Winston, sen bu işi oldu bil'. Bundan sonra iki liderin görüşmesi egzamadan başlayıp geyiğe sarmış. Churchill de bir sonuç elde edemeden gerisin geriye dönmüş.

    Görüşmeden sonra Ankara'ya dönen İsmet Paşa peynircibaşını çağırmış. Ustadan Churchill'e iki teneke küflü peynir yollamasını istemiş. Churchill'e gidecek pakete konması için bir de not yazmış. Notta 'Azizim, ellerini bunla sabah akşam ov. İki güne bir şeyin kalmaz. İmza: İsmet İnönü' yazıyormuş. Churchill, Türkiye'den gelen paketi açınca dudak bükmüş önce, ama bir kaç gün sonra elleri iyiden kaşınmaya başlayınca İnönü'nün tavsiyesine uymuş. İki gün içinde ellerinde egzama megzama kalmamış. Churchill kalan bir tenekeyi hemmen labaratuara yollamış. Uzmanlar küflü Türk peynirinde acaip antibiyotikler keşfetmiş. Bugün egzema tedavisinde kullanılan kimi antibiyotikler İnönü'nün gönderdiği tenekede bulunanlarmış.

  • tabutta rövaşata

    24.07.2006 - 21:48

    rezalet...

  • hırsız

    24.07.2006 - 21:42

    Gazi Üniversitesi’nde okuyan bi çocuğun sınavları varmış. Akşam da bi’kaç arkadaşı bizimkine ders çalışmaya gelecekmiş. Çocuk bankamatiğini kaptırdığından cebinde beş kuruş parası yokmuş. E, akşam da misafiri var, ne yapıcak? “Migros’tan akşamlık bi şeyler uçurayım işte, nolucak, yapmadığımız şey mi sanki” demiş. Bunun kocaman bi şapkası varmış. Hani olur ya, ciks işi, önü siperlikli falan... Tavukların olduğu bölüme gitmiş, dondurucudan bi bütün tavuk alıp şapkasının altına koymuş.
    Usulü öyledir ya, içeride biraz dolaşıp, bi çubuk kraker, çiklet falan bi’şeyler alıp kasaya gitmiş sonra. Çocuk tam cebinden para çıkaracakken birden fenalaşıp BAMM diye yere kapaklanmış. Taabi şapka bi yana, tavuk öbür yana savrulmuş gitmiş. Noluyo felan? Bakmışlar durum kötü, bi taksiye atıp dooğru en yakın hastaneye götürmüşler. Meğer başının üstündeki donuk tavuk çocuğun beyin fonksiyonlarını yavaşlatmış. Doktor, “Eğer trafik filan sıkışık olup da 5-10 dakka geç kalsaydınız ölürdü bu. Beyin zarı donmuş! ” demiş.

  • tabut

    24.07.2006 - 21:34

    Amerika'da, müebbet hapis cezasına çarptırılan bi adam, sabah akşam hapishaneden kaçmanın yollarını düşünüyomuş. Bi gün bahçede volta atarken gardiyanların bi tabutu cenaze arabasına yüklediğini görünce nihayet aylardır aradığı fikri oracıkta bulmuş. Burası büyük bi cezaevi olduğu için her hafta mutlaka 2-3 kişi Tanrı'nın rahmetine kavuşuyomuş. Mahkum, gardiyanlardan birine, cenaze olduğu bi gün tabuta konularak kaçırılması karşılığında epey yüklüce para teklif etmiş. Gardiyan korktuğundan başta biraz mızırdanmış ama sonra paranın cazibesine kapılıp kabul etmiş.
    Gardiyan adama, gece cenazelerin bekletildiği yerin anahtarından yaptırıp vermiş. İlk cenazede adam tabutun içine girecekmiş. Cenaze defnedildikten sonra da, gece gardiyan gelip adamı mezardan çıkaracakmış.

    Plan aynen uygulamaya konmuş. Kaçma ateşiyle yanıp kavrulan mahkum ölüye aldırmadan sıkış tepiş tabutun içine girmiş. Sabah da gardiyanlar tabutu cenaze arabasına yüklemişler ve mezarlığa götürüp laf olsun diye yapılan bir dini törenle gömmüşler.

    Mahkum tabutun içinde sabırsızlanarak gardiyanın gelip onu çıkarmasını bekliyomuş. Epey vakit geçtiği halde gelen giden olmayınca biraz biraz endişelenmeye başlamış. Bayağı bi zaman geçip de hala gelen olmayınca bizimki hafiften tırsmaya başlamış. 'Acaba kendim çıkabilir miyim? ' diyerek etrafı araştırmak istemiş. Cebinden zar zor çakmağını çıkarıp yakmış. Tabutun üstünü incelerken gözü bi an yanındaki ölüye takılmış. Ve o an donup kalmış! Yanındaki ceset anlaşmayı yaptığı gardiyanmış!

  • hırsız

    24.07.2006 - 21:30

    İzmir'de bir belediye otobüsünde kadının biri yanında oturan adamın karnını tutarak iki büklüm oturduğunu farketmiş. Adamın tipinden tırsmış önce, ama dayanamamış ve adama 'Beyefendi iyi misiniz' diye sormuş. Adam daha bir önüne eğilmiş. Hiç ses çıkartmıyormuş. Kadın, bayıldığına kanaat getirip adama dokunmuş ve 'Kötüyseniz, şoföre söyleyelim, dursun' demiş. Ama adam aniden doğrulup 'Sen kendi işine bak' diye resmen hırlayınca, kadın iyice korkmuş.

    Ama kadın çok meraklı bir tipmiş. Adamı yan gözle izlemeye başlamış. Gözü birden adamın ayaklarının dibindeki karaltıya takılmış. Dikkatlice bakınca gördüğünün kan olduğunu anlamış ve çığlığı basmış. Diğer yolcular ne oluyor diye kadına yönelince, adam kaçmaya çalışmış ama yakalanmış. Şoför de olay çıktı diye, ne olduğuna hiç bakmadan kapıları kiliteyip, otobüsü karakola çekmiş.

    Olayın aslı karakolda anlaşılmış. Meğerse adamın kucağında, gazete kağıdına sarılı bileğinde altın bilezikler olan bir kadın kolu varmış. Kan koldan damlıyormuş. Adam kapkaçcıymış. Arkasından arabayla yaklaştığı kadının kolundaki bileziklere asılınca, kadıncağızın kolu bileğinden kopmuş. Adam da panik içinde arabasını terk edip, belediye otobüsüne atlamış.

  • uyuşturucu

    24.07.2006 - 21:26

    Almanya'da çalışan gurbetçinin biri Türkiye'ye tatile gelmiş. Arabasıyla İzmir'de gezerken buna arkadan bi araba çarpmış. Şoförler arabalardan inip hasara bakmışlar. Vuran adam gurbetçiye, 'Suç bende. Senin arabanın tamir parasını ben vericem' demiş ve bi tamircinin adresini vermiş. 'Sen arabayi tamir ettir. Sakın para filan da ödeme, ben hallederim' demiş. Gurbetçi arabasını verilen adrese götürüp tamir ettirmiş.

    İzin süresi bittiğinde bizimki Almanya'ya geri gelmiş. Tesadüfe bakın ki, 2 gün sonra yine bi araba buna arkadan dannn diye vurmuş. Üstelik vuran gene bi Türkmüş. Olay yine aynı şekilde gelişmiş. Vuran adam bi tamirhanenin adresini vermiş ve arabasını tamir ettirmesini söylemiş. Bizim gurbetçi çaresiz kabullenmiş. O arada Alman polisi bunları görmüş ve ne olduğunu anlamak için yanlarına gelmiş. Bizimki her şeyi olduğu gibi anlatmış ve aynı olayın Türkiye'de de başına geldiğini söylemiş. Polisler hemen 'HALT! ' (dur) deyip arabayı polis garajına çektirmişler. Gurbetçinin arabasını paramparça yapmışlar ve sonunda da tam 50 kilo eroin bulmuşlar.

    Meğer bu arabaya çarpanlar çeteymiş. Yurtdışına uyuşturucu çıkarabilmek için gurbetçilerin arabalarına arkadan vurup, kendi adamlarının tamirhanesinde uyuşturucu yerleştiriyolarmış. Alman polisi de zaten bu olayı bildiğinden adamların oyununu hemencecik ortaya çıkarmış.

  • PAPARAZZİ

    24.07.2006 - 21:23

    Paparazzi terimi sözlüklere Fellini'nin 'La dolce vita' filmindeki fotoğrafçı Paparazzo karakteriyle girdi...

  • hırsız

    24.07.2006 - 20:07

    Yaz tatiline çıkan zengin bir aile evlerine göz kulak olması, arada sırada havalandırması için evlerinin anahtarlarını her yıl olduğu gibi komşularına bırakmış. Güle oynaya tatile çıkmışlar. Aradan bir iki hafta geçmiş, zengin çiftin dönmesine az bir süre kala komşunun kapısı çalınmış. Kapıda ellerinde şık bir kanepe olan iki adam varmış. 'Efendim' demişler, 'biz falanca mobilya şirketinden geliyoruz. Komşunuzun bir çekyat siparişi vardı Ancak evde yoklar'. Komşu kadın da tatilde olduklarını söylemiş.

    Bunun üzerine adamlar 'Sizde ya da bir başka komşuda anahtar varsa bırakıp gidebilir miyiz? Yardımcı olursanız hem bizi getir götür zahmetinden kurtarmış, hem de komşunuzun eve geldiğinde çekyatlarını hazır bulmalarına yardım etmiş olursunuz' demişler. Kadın önce tereddüt etmiş, ama sonuçta adamlar hem kendi gözetiminde eve gireceklerinden, hem evden bir şey almayıp aksine bırakacaklarından kabul etmiş. Adamlar çekyatı bırakıp gitmişler.

    Ama adamlar 2-3 saat sonra geri gelmişler. Aynı komşunun zilini birkez daha çalmışlar. Bu sefer özürler dileyerek 'Efendim, çok büyük bir yanlışlık oldu, teslimati yanlış adrese yapmışız, çekyatı geri alabilir miyiz' demişler. Kadın bilmiş bilmiş 'Ben zaten bir yanlışlık olduğunu bildim di' diyerek komşusunun kapısını bir kez daha açmış. Adamlar binlerce kez özür dileyerek çekyatı alıp gitmişler.

    Bizim zengin çift tatilden dönüp evlerine girdiklerinde şok olmuşlar. Çünkü, evlerinde yükte hafif pahada ağır ne varsa çalınmış olduğunu görmüşler. Zengin çift dikkatsizliği yüzünden komşularını suçlamış ve kavga çıkmış. Olay polise intikal etmiş. Buna benzer vakalarla daha önce de karşılaşmış olan polis, durumu hemmen çakmış. Meğerse akıllı hırsızlar böyle aileleri yakından takip ederlermiş. Anahtarları kime verdiklerini çok iyi bilirlermiş. Çekyatın içinde hırsızların suç ortağı olurmuş. Tam truva taktigi yani.

  • uçak

    24.07.2006 - 20:01

    Hava taşımacılığının ilk yıllarında insanlar uçağa binmekten korktuğu için bi türlü istenen yolcu sayısına ulaşılamıyomuş. Bi şirketin promosyon sorumlusu uçaklarında seyahat eden iş adamlarına birer mektup göndererek, eğer o hafta rezervasyon yaptırırlarsa bundan sonraki ilk beş seyahatlerinde eşlerinden para alınmayacağını bildirmiş.
    Bunun üzerine epeyce başvuru olmuş doğal olarak. Şirket kampanya sona erdikten sonra bu kez işadamlarının eşlerine birer mektup göndererek, “seyahatlerinden memnun olup olmadıklarını” sormuş. Ancak mektup gönderilen kadınların yüzde doksanından şu yanıt gelmiş: “Ne seyahati? ”

  • evlilik

    24.07.2006 - 19:53

    Evin hanımı sabah çocukları okula, eşini işe yolladıktan sonra televizyonda dizi film seyretmeye başlamış. Bi ara kapı çalmış, açmış bakmış ki, yaşlı bi teyze. Kadın, “Buyur teyzecim, birini mi aradın? ” diye sorunca, teyzecik, “Kızım vakit geçmek üzere, namaz kılacak bi yer bulamadım. Müsaade edersen şuracıkta kılıp çıkayım” demiş. Evin hanımı bütün misafirperverliğiyle, “Aman teyzem, ne demek? Buyur, buyur içeri” demiş ve adet olduğu üzere (evin en temiz yeri sayıldığından) teyzeyi yatak odasına alıp yere de bi seccade sermiş. ihtiyarcık namazını kılarken kadın da bi'kaç parça hamur işiyle, çay hazırlamış. Teyzenin namazı bittiğinde beraberce yemişler, biraz hoş beşten sonra da ihtiyar kadın gitmiş.
    Akşam olmuş, çocuklar okuldan, koca işten gelmiş. Yemek faslı, TV filan derken iyice ileri bi saatte telefon çalmış. (Acı acı) Telefonu evin beyi açmış, karşı da bi erkek varmış ve kısık bi sesle, “Karın seni aldatıyorrr” demiş. Adam doğal olarak inanmamış ve “Kimsin lan bu saatte, sapık herif” filan demiş. Bu sefer karşıdaki ses, “Demek inanmıyosun haaa. O zaman yatağına git ve yastığın altına bak bakalım! ” deyip telefonu kapamış. Adam bi hışımla yatak odasına gitmiş. Yastığı kaldırınca ne görsün? Basbayağı bi erkek saati! Taabi olan olmuş. 15 senelik aile, kadını çekemeyen uzak akrabaların oyunuyla bi gecede yıkılıvermiş!

  • atari

    24.07.2006 - 09:35

    önce atari salonları,sonra ayda bir bozulup yenisi alınan meşhur kara kutular,sonra tetris,sonra mega drive,sonra play station,sonra bilgisayar,sonra tevbe...

  • musikişinas

    24.07.2006 - 09:32

    'Dil bir güzele
    Meyletti hele,
    Fâş etme ele,
    Sevdim ben seni.
    Dil sevdi seni,
    Rûyünde beni,
    Ol sim gerdeni,
    Yaktın bendeni.
    Samur gibi kaş,
    On altıdır yaş,
    Gel eyleme fâş,
    Dil sevdi seni.
    Rakiyble gezme,
    Bağrımı ezme,
    Gözlerin süzme,
    Sevdim ben seni.'
    Dede Efendi

  • Honore de Balzac

    24.07.2006 - 09:30

    'Saf hislerinizi çiçeklerin meftunane temaşa edilecekleri,sanatkarın şaheseri adeta aşıkane tahayyül edeceği ayak erişilemez yerlere koyunuz.'

  • saç boyası

    24.07.2006 - 09:26

    Saç boyalarının, lenfoma kanseri riskini artırabildiği, yeni bir araştırmada daha tesbit edildi.

    Barselona'daki Katalan Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Silvia de Sanjose ile meslektaşlarının araştırmasında, 'başta saç renklendiricilerini 1980'den önce kullanmaya başlayan kadınlar arasında olmak üzere, saç boyalarının lenfoma riskini artırdığı' belirtildi.

    De Sanjose, daha önceki araştırmaların saç boyasıyla kanser riski arasında bağlantı bulduğunu hatırlatarak, yeni araştırmada bu bağlantıyı, 6 Avrupa ülkesinden 4,719 lenfoma hastasıyla ilgili verileri incelerek desteklediklerini söyledi. Araştırmada, hasta kadınların dörtte üçü saçlarını boyarken, erkeklerin yüzde 7'sinin boyadığı belirlendi.

    Araştırmada, saçlarını boyayanlar arasında bu hastalığa yakalanma riskinin yüzde 19 daha fazla olduğu belirtilirken, saçlarını yılda 12 ya da daha fazla kez boyayanların hastalığa yakalanma riskinin yüzde 26 daha fazla olduğu kaydedildi.

    American Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan araştırmada, saçlarını 1980 öncesinden beri boyayanlarda lenfoma kanseri riskinin yüzde 37 daha fazla olduğu saptandı. De Sanjose ve ekibi, kadınlardaki lenfoma kanserinin kabaca yüzde 10'unun saç boyası yüzünden olabileceğini bildirdi.

    1978-1982 arasında, potansiyel kanser yapıcı maddeleri azaltmak için boyaların içeriğinin değiştirildiği ancak yeni boyaların risksiz olup olmadığının açıklık kazanmadığı belirtiliyor. Bu yüzden bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu kaydediliyor.Saç boyaları lenfoma kanseri riskini artırıyor

    Avrupa basınında yayınlanan bir diğer haberde ise: “AB yetkili kurumunun saç boyalarının üretiminde kullanılan 22 kimyasal katkı maddesinin mesane kanserine yol açtıkları gerekçesi ile yasakladığı ve

    1 Aralık 2006 tarihinden itibaren kullanılamayacığını açıkladığı” bildirilmektedir.

    Peki, bu tarihe kadar üretilmiş ve üretilmeye devam edecek saç boyalarının taşıdığı riskin sorumluluğu ne olacak? Onu da saçlarını boyatma sevdasında olan tüketici düşünsün.

    Biz yüklendiğimiz misyon sebebi ile, sorumlu ve bilimsel yayıncılık ilkelerimiz ışığında, sitemizi ziyaret eden kardeşlerimize, saç boyaları ve diğer kozmetik ürünlerdeki sağlık risklerini sitemizde, Kozmetiklere Dikkat, Kozmetik ve vücut bakım ürünlerinde toksik kimyasal katkı maddeleri Bazi kozmetik ürünlerde haram katki maddeleri, Saç Boyamanın hükmü nedir? sayfalarında duyurmaya çalıştık. Ama nafile, yine kuaförler dolup dolup boşalmaya devam ediyor, kozmetik mağazaları harıl harıl satış rekorları kırıyor.

    Görüyorsunuz bu açıklamaları biz yapmıyoruz, bize bu ürünleri dayatan ülkelerin insanları yapıyor ve haykırıyorlar “sakın bu kanser riski taşıyan ürünleri kullanmayınız! ”

    Biz bu açıklamaları gündeme getirdikçe bazı kardeşlerimiz “sağlıklı ve helal ürünlerin markalarını bildirin” tarzında taleplerde bulunuyorlar ve biz marka bildiremiyoruz. Yukarıdaki haberler de neden bildiremediğimizin cevabını veriyorlar. Sağlıklı ve helal ürünler üretilmiyor ki biz de sizlere bildirelim.

    Gıdaraporu olarak, siz hanımefendi ve beyefendileri, elinizden geldiğince bu ürünlerden uzak durmanız yönünde uyarıyoruz, tavsiyede bulunuyoruz. Güzellik, sağlıkla birleştiği zaman güzeldir.
    (www.gidaraporu.com)

  • sakız

    24.07.2006 - 09:23

    Aromalar,tatlandırıcılar,renklendiriciler,gliserin gibi yumuşatıcılar...tam bir zehir deposu...

  • kızılderili atasözleri

    24.07.2006 - 07:52

    bir kızılderili reisine iyi ve kötü nedir diye sormuşlar...o da demiş ki; ben senin karınla yatarsam iyi,sen benim karımla yatarsan kötü demiş...

  • musikişinas

    24.07.2006 - 06:56

    si minör füg BWV 869,edwin fisherden dinleyin...
    fantezi ve füg,sol minör BWV 542...
    prelüd ve füg,la minör BWV 543,fazıl say'dan...
    fransız uvertürü,rosalyn tureck'den...
    ağlamayana aşkolsun...

  • musikişinas

    24.07.2006 - 06:49

    Gül yüzlülerin şevkine gel nuş edelim mey
    İşret edelim yar ile şimdi demidir hey
    Bu kavlı sürahi eğilip sagara söyler, ne der
    Adilleredir, natenedir natenedir ney
    Dümdekaladir, natenedir natenedir hey

    Mecliste çalındı yine tambur ile ney
    Ol Aşık-ı bi-çarelerin gönlünü eyler
    Daire semai tutarak ney neye söyler, ne der

    Adilleredir, natenedir, natenedir ney
    Dümdereladir, natenedir natenedir hey

    TAB’Î MUSTAFA EFENDİ

  • the hours / saatler

    24.07.2006 - 06:46

    filmi berbattı...woolf,proust gibi yazarların eserlerinin sinemaya uyarlanmasına karşıyım...

  • meet joe black

    23.07.2006 - 09:28

    izlediğinize pişman olacaksınız...

  • Kadir inanır

    22.07.2006 - 20:26

    Kadir İnanır Çiçek Pasajı'nda demleniyomuş. Yanında da güzel güzel hatunlar. Ağızları açık dinliyolar, hayran gözlerle süzüyolar, akşam yatağında ben olurum inşallah diye hayallere dalıyolarmış içten içten. Bi ara gençten bi çocuk yanaşmış masaya. “Şeyy, pardon Kadir Bey... Birazdan buraya kız arkadaşım gelicek, kendisi sizin hayranınızdır. Lütfen masama gelip ‘Naber Onurcuğum’ der misiniz? Eğer bunu yaparsanız beni dünyanın en bahtiyar insanı yapmış olursunuz” demiş. Kadir İnanır da hafifçe kasılarak “Ee, hay hay Onurcuğum, neden olmasın. Yaparım tabii. Bak sen de genç bi kardeşimizsin” cevabını vermiş, yanında oturan kadınlar ordusuna göz kırparak.
    Neyse, bizim çocuğun kız arkadaşı gelmiş bi süre sonra. Kadir İnanır da hatunlara yeni bi göz kırpma atraksiyonu yapmış, kadınlarım içi erimiş taabi, abimiz yerinden kalkmış, çocuğun masasına yürümüş. Gülerek ve de en jön tavrıyla elini Onur'un omzuna atmış, “Vaay, naber Onurcuğum, sen buralara gelir miydin yaa? ” demiş. Fakat ne sürprizdir ki sevgili geyik seven insanlar, çocuk kafasını bile Kadir Abimize çevirmeden, “Hassittir lan, sen ne zaman adam oldun da gelip Onur abine selam veriyosun” demiş.

  • hırsız

    22.07.2006 - 20:13

    Hırsızın biri, bi apartmanın çatısına çıkıp gözüne kestirdiği bi dairenin anten kablosunu kesmiş. Evin ahalisi o sırada televizyon seyrediyomuş. Yayın kesilince, TV'yi bir-iki kurcaladıktan sonra, 'Bozuldu heralde' diye düşünüp, yatmışlar.

    Ertesi gün adam işe gittikten sonra kapı çalınmış. Kapıda mavi iş önlüklü biri. Adamın karısına, 'Yenge, beni abi gönderdi. Sizin televizyon bozukmuş galiba. 'Alın da bir bakın' dedi' demiş. Kadıncağız da ne bilsin, vermiş tabii televizyonu. Akşam adam eve geldiğinde televizyonu görmeyince sormuş haliyle. Kadın da, 'Aa! Sen bi usta gönderip aldırdın ya gündüz' demiş. İşin aslı ortaya çıkınca adam dumur olmuş. Yapacak bi şey olmadığından televizyonun üzerine bi bardak soğuk su içmişler.

    Aile olayın olduğu hafta sonu balkonda kahvaltı yapıyomuş. Bizim hırsız da o sırada aşağıdan ıslık çala çala geçmez mi? ! Kadın o an hırsızı tanımış ve 'Bey, televizyonu çalan işte buydu! ' demis. Adam hemmen pijamalarla apar topar aşağıya inip hırsızı kovalamaya başlamış. Herif tazı gibi koşuyomuş. Bizim adamcağız da, garibim, gurur meselesi yaptığından dalağını tuta tuta kovalıyomuş.

    Beş dakika sonra evin kapısı çalınmış. Bi adam, evin hanımına, 'Yengecim abi hırsızı yakaladı. Şimdi karakoldalar. Pantolonuyla, cüzdanını istiyor' demiş. Kadın da vermiş tabii ki normal olarak.

    Bu arada bizim adam hırsızı uzun bir süre kovalamış ama nafile, herif sokak aralarında kaybolup gitmiş. Umudu kalmayınca kan ter içinde eve dönmüş. Kapıdan girer girmez, televizyonun üstüne bir de pantolon ve cüzdanın gittiğini öğrenince o şokla koltuğa yığılıp kalmış. Vay be. Bu hırsız milletinden korkulur valla abicim.

  • marlboro

    22.07.2006 - 20:07

    Marlboro firması ilk kurulduğunda işleri çok kötü gidiyomuş. Şirket iflasın eşiğindeyken bi adam gelmiş, “Satışları bir ayda 3 katına çıkarırım ama bunun karşılığında da şirketin yarısına ortak olurum. Yok çıkaramazsam ömrümün sonuna kadar fabrikada bedava tütün sararım” demiş.
    Malbora’nın sahipleri zaten çıkmaz sokaktaymış, “Bi haftaya kalmaz batıcaz, kaybedicek neyimiz var ki” diyerek kabul etmişler teklifi. Adamın bunlardan tek isteği binlerce boş Malbora kutusuymuş. Zaten depoda milyonlarcası varmış, talebini karşılamışlar hemen. Sonra bizimki bütün paketleri tek tek ezmiş ayağıyla, gece 12’den sonra da hepsini uçaktan bütün Amarika’nın üstüne atmış.

    Sabah millet uyanınca bi bakmış ki her tarafta boş malbuş kutuları. “Yav, bu sigara bu kadar çok içildiğine göre vardır bi hikmeti” diyerek tekel bayilerine akın etmişler. Şirket o ay 3 değil 5 katı satış yapmış. Taabi bizim adam da şirketin yarısına ortak olmuş. O kişi de Philip Morris’in ta kendisiymiş.

  • lefter küçükandonyadis

    22.07.2006 - 20:05

    Efsanevi futbolcu Lefter iki takım arkadaşıyla idman sahasında çalışıyomuş. İdman sahası dediysek tarlanın ortasında iki direk, o kadar. Kenarda da inekler otluyo. Bi ara Lefter’in ayağına bi top gelmiş, bi abanmış gavur. GÜMMM! Top dooğru kenardaki ineklerden birinin tamm böğrüne... İnek şöyle bi silkelenmiş, titremiş, ayakları tutmayınca, haaydi yere. Lefter’le iki arkadaşı hemen koşmuşlar ineğin yanına. Etrafta çoban falan da yok. Yahu hayvan mundar gidiyor öte tarafa. Devir de şimdiki gibi değil ki, yokluk zamanı. Bizimkiler zaten sabahtan beri idman yaptıklarından açlıktan geberiyolarmış. Hemen bismillah, ineği kesmişler oracıkta, takmışlar bi kazığa çevirme yapmışlar. Lefter’le iki arkadaşı yarım saatte yemiş koca ineği...

Toplam 983 mesaj bulundu