Tuna Kafkas Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • fidayda

    13.07.2023 - 02:57

  • ceviz

    13.07.2023 - 02:54

    ki özleyiş yaz öncesinde,
    baharın orta ertesi gemini deminde,
    farklı şehirlerin/ayrı kıtaların/zıt kutupların,
    ayrı gayrı evlerinde de olsalar,
    muhipler,
    aslında birliktedir her daim…,

    tuhaf olan şudur ki;
    bu düş ikizleri,
    göz kapaklarının üstüne,
    kalın bordo bir perde çekerler,
    üç kat;
    uyumadan önce ve,
    her gece,
    hiç bıkmadan,
    ve perdeler çekilir çekilmez
    en nihayetinde,
    hep aynı düşü görürler…,
    düş düşü doğurur,
    artık sığmaz olur uykulara,
    ve ayrı gayrı şehirlerde azizim,
    göz kapaklarımız açılır kapanır;
    mevsim yaza döner…,

    elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
    ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
    yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
    bir nine eriği tuza banar,
    kalbi;
    yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
    kabristan ziyaretinden çıkar…,

    düş buya,
    bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
    anacığım şiir yazar,
    ki garipsenmesin;
    böylesi özlemek,
    ve böylesi sevmek…,

    bir dağ ardındaki cevizin,
    en erişilmez dalına,
    as uykunu kalplerin tabîbi,
    tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına,

    ey aşk;
    soylu sevdalara yakışmaz
    yalandan kefen giymeler,
    varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
    nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
    gül bahçelerinde,
    ah;

  • yaz

    13.07.2023 - 02:53

    XIII
    boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
    aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî,
    ve başına buyruk
    bir mecnûn küheylan kadar,
    özgürlüğüne düşkün ve heybetli,
    erciyesin doruğundan gelen,
    kar suları kadar,
    coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
    kuytularda şırıldayıp duran,
    delişmen ve güleç yüzlü,
    efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
    buz gibi ve içimi doyumsuz,
    kendiyle halvette akan,
    bir ince nakışlı keder deresi ve,
    sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
    ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
    bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
    bütün bildiklerini unutan,
    hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…,
    ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe
    ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak,
    can/an;

    istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş,
    ve her hevesi boğazında düğüm düğüm,
    ser verilip sır verilmemiş,
    tedaviye cevap vermeyeceği belli,
    bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
    hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
    yalnızca;
    her rastladığı insanın gözlerindeki
    derinliğe bakabilecek,
    o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri
    böylesine içine düşülmüş
    dermansız haliyle,
    hayatındaki hayatların verdiği
    mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
    dünyalar garibi ve içine kapanık,
    ve fakat yedi kat semaya açık,
    dildâr ve dostunun mihmânı
    özge bir hayat sırtında,
    sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
    ıssız ve kör karanlıkta kalmış
    haline yanmaktan da malûl,
    pusulası kayıp, sevgisiz…,
    ve hem yetim hem öksüz kalmış,
    perişan göz pınarları kurumuş,
    gücenik ve suskun bir can/a,

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

  • yaz

    13.07.2023 - 02:51

    XIII
    boyu dahi orta yollu, bal lisanlı, serzâkir,
    aç bir martı kadar utangaç ve müstağnî,
    ve başına buyruk
    bir mecnûn küheylan kadar,
    özgürlüğüne düşkün ve heybetli,
    erciyesin doruğundan gelen,
    kar suları kadar,
    coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
    kuytularda şırıldayıp duran,
    delişmen ve güleç yüzlü,
    efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
    buz gibi ve içimi doyumsuz,
    kendiyle halvette akan,
    bir ince nakışlı keder deresi ve,
    sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
    ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
    bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
    bütün bildiklerini unutan,
    hem aşkı kendinde kayboluş bilen iyi kalpli bir sine…,
    ve zamanın ilişemediği bir yanık buğday yüreğe
    ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan bir rahmet gibi sıcak,
    can/an;

    istem dışılıkla da olsa yaralı ve incitilmiş,
    ve her hevesi boğazında düğüm düğüm,
    ser verilip sır verilmemiş,
    tedaviye cevap vermeyeceği belli,
    bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
    hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
    yalnızca;
    her rastladığı insanın gözlerindeki
    derinliğe bakabilecek,
    o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri
    böylesine içine düşülmüş
    dermansız haliyle,
    hayatındaki hayatların verdiği
    mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
    dünyalar garibi ve içine kapanık,
    ve fakat yedi kat semaya açık,
    dildâr ve dostunun mihmânı
    özge bir hayat sırtında,
    sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
    ıssız ve kör karanlıkta kalmış
    haline yanmaktan da malûl,
    pusulası kayıp, sevgisiz…,
    ve hem yetim hem öksüz kalmış,
    perişan göz pınarları kurumuş,
    gücenik ve suskun bir can/a,

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

    ki özleyiş yaz öncesinde,
    baharın orta ertesi gemini deminde,
    farklı şehirlerin/ayrı kıtaların/zıt kutupların,
    ayrı gayrı evlerinde de olsalar,
    muhipler,
    aslında birliktedir her daim…,

    tuhaf olan şudur ki;
    bu düş ikizleri,
    göz kapaklarının üstüne,
    kalın bordo bir perde çekerler,
    üç kat;
    uyumadan önce ve,
    her gece,
    hiç bıkmadan,
    ve perdeler çekilir çekilmez
    en nihayetinde,
    hep aynı düşü görürler…,
    düş düşü doğurur,
    artık sığmaz olur uykulara,
    ve ayrı gayrı şehirlerde azizim,
    göz kapaklarımız açılır kapanır;
    mevsim yaza döner…,

  • okyanus

    13.07.2023 - 02:35

    oysa meşk,
    dudaklarındaki
    esrarlı cigarayla,
    özerkti dünyadan/
    başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
    yürüdü;
    onun gök kubbesine,
    ve ama evet,
    dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
    ve öyle güzel dikmişti ki
    herkesin göğünü kendine/
    kimseye,
    bir başkasının göğündeki
    turnayı sevmek,
    hakkını tanımıyordu…;

    oysa mey,
    dudaklarındaki
    esrarlı cigarayla
    özerkti dünyadan
    ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
    yürüdü,
    onun gök kubbesine,
    bir izmariti çiğner gibi,
    bir leşi tepeler gibi,
    bastı başına,
    kutupları ve ekvatoruna kadar,
    kirli postalarının izini bırakarak,
    had bildirdi atmosferine,
    ah;

    öyle çok seviyorum ki seni,
    öyle çok,
    sensin benim gökyüzüm
    ve süreyya yıldızım,
    yön duygum,
    iç görüm…,

    ne diyordum;
    /ve,
    çaldı dünyanın makasını
    /ve,
    kesti sevdalı parmaklarıyla
    /ve,
    söktü iplikleri…;

    öyle çok seviyorum ki seni,
    öyle çok;
    sensin benim güzel ve zarif turnam,
    ve yoktu,
    zahirin ne çizgisi,
    /ne sınırı,
    ne de minimal bir raconu,
    ah;

    kanarız ki biz birbirine yeryüzü ve gökyüzü,
    akarız ki birbirine…,
    ve kanarsın;
    sen, bende bakan okyanus gözlerime,
    ve bir hekim tebessümüne
    ben de…;

    ah sevgili marjinalim,
    boğuluyo/rum,
    ki rotasız gemi,
    ma/ss/mavi ummanına
    atıyor demir…,
    ah;

  • dikiş atmak

    13.07.2023 - 02:33

    XII
    yedi kat göğünde semanın,
    bir tek aşk parlıyordu;
    iki gün iki gecelik,
    o şubat byzantion ayazında…,
    sonra yeryüzüne indi vuslat,
    ve yeri göğü kavuran,
    o temmuz sıcağında samornanın,
    ki nihayet başak burcundayken hilâl,
    sevgiye aktı aktı vuslat,
    ve greklerin çapasında serinledi hayat,

    aşk nerdesin,
    bıraktığın yerde kalamadım ki ben,
    acaba ne haldesin,
    gittiğin yerde misin ki sen…,
    sürgüne uğramış aşkın,
    hatırında bir yâr vardır,
    gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun,
    zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli,
    ve donakalır zaman,
    bozkırın güz güneşi altında…,

    gidin bulutlar akdeniz sahillerine,
    aşkın yurduna,
    su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine,
    rahmet yüklü hava kütlesi,
    sende yerinde kal
    ki,
    iri ve ılık yağmurumla,
    her iklimden azâdım artık…,

    gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım,
    o havasına güven olmaz kentin kış günü,
    üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak,
    o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…,
    ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte;
    sağanak bir rahmet içime işliyordu,
    ve baygındım,
    ah;

    /ve dikişleri yeni alınmıştı,
    gökyüzünün/

    dünyanın;
    çizgili pijamasının
    beli sıkmıştı ki,
    gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
    ayırmıştı gövdesini ikiye;
    /kuzey,
    güney,
    savaş,
    sıcak,
    soğuk,
    erkek,
    kadın,
    aşk/

    dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
    yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
    her şeyi planladı, kurguladı;
    ölçtü/biçti/tarttı ve;
    /denizlerin,
    ülkelerin,
    göğün,
    toprağın,
    aşkların,
    insanların,
    hayatın/
    kenarlarına makine çekti
    ve kesti sarkan iplikleri,

    dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
    ve öyle güzel dikmişti ki
    herkesin göğünü kendine;
    /kimseye,
    bir başkasının göğündeki
    turnayı sevmek,
    hakkını tanımıyordu…,

  • bir kitap okudum hayatım değişti

    13.07.2023 - 02:28

    https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001

  • Kıtlık

    13.07.2023 - 02:26

    ki azizim,
    kıtlıktan çıkmışçasına,
    kalbinin kemiklerini sıyırıyorum gıyabında,
    sırdaşlığın manasına söyle,
    açsın yüzünün peçesini ki,
    onu,
    özlüyorum,
    sekerât halindeyken,
    hayatı yeniden sevdiren,
    ölümsüzlüğe öykündüren dost…,
    sefil bir divâne gibi,
    kıymetsizliğime katık edip
    sözlerini;
    bir bakır tastaki meyin son damlasına varıncaya kadar,
    içer gibi yudumluyorum…,

    kömür gözlü,
    yoksul gecelere söyle,
    ölümün karanlığından artık
    korkmuyorum…,

    hekimim;
    raylarıyla halvette yalnız bir tren gibi,
    boşalmış bir garın saatlerini
    temizliyorum gözlerimden,
    ki zamana söyle
    bilirsin,
    nurlu bir sabah için ballı bir uykuya
    da/lı/yo/rum;

    ah hiçliğim,
    bir mülevves yol arkadaşın olarak,
    kıpçak süvarileri gibi,
    at sürüyorum keşifsizce,
    darda olmak nedir bilen ve
    gün görmüşlük pîri yüreğimle…;

    yağmura söyle,
    yokluğunda,
    duaların akmakta hastane
    cam/la/rın/dan…,

    hızır/ilyas tepesi şahittir bilirsin,
    bozuk bir gramafonun kırık iğnesi gibi,
    çiziyor zamanın plağını
    celâlli sözlerin,
    kestiğin raconlar ve verdiğin ayarla…,

    ve ayrılığa söyle,
    birlikte dinlediğimiz insanlığa ağıtlarla,
    gökyüzünde hâlâ yıldızlar
    ya/nı/yor;

    kadim zamanlar kervanı buhurum;
    ömründe bir türlü dikiş tutturamamış
    zayıf bir iplik gibi sabırsızım,
    orta mescid öğlesinde
    bir pazar gününde daha,
    sade kahvelerimizi yudumlamaya…,
    ve söylesin şimdi toroslar,
    avare sakarya ovasına,
    sohbetini daha nasıl,
    a/ra/ya/bi/li/rim;

    ki vefaya inançsızlığımı yıkan,
    son çare tabîbim,
    ah;

  • ikram

    13.07.2023 - 02:24

    XI
    istemekle başlasa da her şey,
    muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
    istemekle hasıl olmaz…,

    yetim büyümüş bir çocuğun;
    kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
    gençlik çağından arta kalan
    incitilmiş, yaralı; ve
    kursağında düğüm düğüm umutları,
    ömrünün sırlarıdır…

    nihayet;
    ızdıraplı,
    tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
    şifa aranan ve,
    çilelerle hem hal geçen,
    olgunluk ıssızlığındaki,
    buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
    yüzü maskelediği son dönemecin,
    ve kendinde ancak,
    nefeslerini sürdürebilmeye
    derman bulan halinin,
    yalnızca;
    insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
    temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
    gurebalıkta;
    kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
    ve hayatın kırık kanatları sırtında,
    sendeleyip duran,
    yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı,
    kör karanlıkta kalmış haline dahi
    yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
    bir can/a…;

    dağ adımlı, bal lisanlı;
    merhamette cömert nazarlı,
    başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
    özgürlüğüne düşkün ve…,
    heybetli platoların doruğundan gelen,
    kar sularının dokunulmazlığında,
    çapa ruhlu ve,
    orman kuytularında şırıldayıp duran;
    delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
    yufka bağır yangınlı…,
    mütemadî musibetlere maruzluğun
    közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
    ötelere sevdalı;
    süreyya gözlerinin ışıltısında
    bütün bilinenleri unutturan,
    hem aşkı kendinde kayboluş bilen
    zamanın ilişemediği bir taze nefes,
    hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bu rahmet,
    bu can;

    bir ahir ömür tesellisidir…,
    o/nun ikram ve ihsanı olan
    ah ah;

  • sevda

    13.07.2023 - 02:18

  • salavat

    13.07.2023 - 02:08

  • arif nihat asya

    13.07.2023 - 02:06

  • kabuk

    13.07.2023 - 02:02

    gûreba…,
    yaralı insanlar
    hemen tanır birbirini,
    kabuklara aşina kabukları zira…,
    uçurtmayım bugün gecede,
    püskül püskül saçaklarıyla,
    bulutlar arasında salınan,
    ve dengesini yolan…,

    kanıyorum heceleyerek adını,
    süklüm püklüm saklanıyor yalandan tebessüm
    yüzümün gergefine,
    rengi turuncuya çalan gül nakışlı
    ilk muhabbet ikramını,
    kitliyorum birbirine kirpiklerimde sımsıkı...,
    ve kaçamak bir gülüşüm belki,
    ağlıyor yastığımda bir külçe,
    kesik kesik ve yutkunarak
    hıç/kırık/sız,
    yalnız bir sokak lambasıyım belki,
    acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
    ah;

    başı olmayan bir duvarım ve,
    illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden,
    dedim ya…,
    alnını duvara dayamış,
    yalnız bir sokak lambasıyım...,
    bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
    dikine dikine gidiyorum yüreğimin,
    tahammülsüzüm; ve eylemci,
    ve isyana ve ayaklanmaya sabırsız hazırlıklara,
    dermansızım belki...,

    işte düşüyor bir gül yaprağı akisler çizerek,
    ılık bir mevsime...,
    mecbur muyum hatırlamaya seni ya hû,
    dalgınım uzaklara belki;
    de ki,
    gözyaşı tuzu koleksiyoncusu adıma…,
    ve bilirsin,
    kimse kolay kolay ağlayamıyor
    kadim zamanlardan ar/tık
    dünyada,

    ah uzat şifacı ellerinin,
    helal kazançlı tuzunu yanağıma,
    ve akıt sıcaklığını,
    göz pınarları kurumuş gözlerinin
    öfkesini;
    büyülü bir efsûn peşinde,
    kıldan ince mazlum boynum sana eğilir,
    tılsımlı bir sohbetin
    tırnak izi ve azarı yüzümde…,
    ki bir gün gideceğini biliyordum ki ben,
    velev ki,
    bir an olsun hatırlamasam bunu…,

    yaralılar çabuk kanar masallara evet,
    destur alırken bile…,
    bilirsin sen de bunu,

    turkuaz halılar seriyorum yollarına,
    kabuk bağlamış yol ayrımlarında,
    ah;

  • duru

    13.07.2023 - 02:00

    ki aşk;
    merhametinden sevgiye büründü,
    ardında bin bir renk cümbüşü ve
    solar döngü izi bırakarak yadigâr…,
    çileyi ve hasreti
    sevgiye emanet edip,
    cellat olmak yerine hayata,
    hayat verdi, bir fakir cömertliğiyle,
    dirilere ve ölülere…,

    sonra barıştı aşk kendiyle,
    taşkınlıkların yerini aldı delişmen duyuşlar,
    kıyametleri koparan uğultusuyla hayatın,
    bütün inlerine kadar çağlarken,
    bir duru dağ çeşmesi olup,
    hayata karışmak istedi,
    bilirsin,
    zakîrle şakîrin halini,
    ah;

  • tevazu

    13.07.2023 - 01:58

    X
    can çekişir gibi,
    sekerât halindeymiş gibi,
    alıp veriyorum soluğumu,
    salgın mücahidi maskeli halinin
    silüeti ile avunarak bitiriyorum saatleri,
    duyuyor musun,
    sevdalı…,

    ve seni saklamayı öğrenme yolunda,
    büyük mesafeler aldım,
    bilirsin yüzsüzce seviyorum seni,
    o resimdeki maskeli gözlere bakıp bakıp…,

    gözlerinde;
    evet ben varım demiştin,
    gözlerimin içine bakarak,
    (senbensin/bensenim) derken…,
    oysa ki değil bu zamana,
    değil yarınlara,
    hatta ve hatta,
    geçmişe bile bakamıyordum ki o esnada ben,
    belki;
    mazînin nerede kaldığını arıyordum…,
    ah;

    rüyalarımı hatırlayamadım hiç bunca yaş,
    o güzün, kışa meyyal öğle vaktinin
    orta mescidli vuslatında,
    göreli beri secdeni,
    uykum dışında hep rüyadayım…,
    ve artık benim de uzun uzun anlatacak,
    fezanın incisi bir süreyya rüyam var;
    ama sakla beni dedin,
    tanınmaktan hazzetmez
    tevazû ehli üstadım…,

  • anne

    13.07.2023 - 01:54

  • Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?

    13.07.2023 - 01:51

    neoliberal ekonomi kuramına göre; imkanlar sınırlı ve fakat ihtiyaçlar sonsuzdur tesbiti doğru fakat noksandır, zira sonsuz olan ihtiyaçlar değil, "arzu"lardır... bu anlamda evet, "arzular da (başarılırsa?) mutluluk kaynağıdır." tebrikler...

  • Hicap

    13.07.2023 - 01:47

    soluk tebessümlü meczup sardunyalar
    kollarını sarkıtmış,
    pencerenden…,
    mahcûp ve yeniden doğuş umutlu nazarım,
    arka bahçede sabah tazesi güllere su veren,
    muştulu ve desturlu haline ilişirken,
    balkonuna asıyorum utangaç gülümsemeler,
    ve evet sana bakıyorum;
    görmüyor gibisin,
    bana bakıyorsun görmüyorum güya,
    gözleri âmâ,
    demirden bir tül aramızda ki,
    yetmiyor gücümüz,
    yeltenemiyoruz bile,
    bile bertarafa…,

    şehirler bir film şeridi gibi geçiyor,
    kilometrelerce,
    alnımızın ortasındaki yol çizgilerini saklıyoruz,
    çizgiler/çizikler...,
    sakınılmış ezik muhabbet mesafeleri,
    tırnaklarını kesiyor yollara,
    uzuyor saçları zamanın, boşluğa;
    ve uyku,
    telaşla fırlıyor yatağından,
    geç kalınmış ömürler gibi…,

    takâtsiz tebessümler yüzümüzde;
    çektiğimiz bu
    yok bir yoktur/luk san/atı o/nun,
    hek/
    hekim/
    hekimim/

    yine de...;
    yoksunluklarımıza inat,
    hüzün/bazım,
    ki adın yankılanır tekrar tekrar içimde,
    çağırırım seni,
    sensiz yetimliğime,

    bilirim ve bilirsin,
    olmayacaksın ne bugün ne de yarın,
    utangaç yüzüne bakmak,
    kaçırdığın bakışlarının peşinde koşmak istiyorum,
    ah;

  • perde

    13.07.2023 - 01:44

    IX
    o/nun ismini anarken
    yâdıma gelen ismini sevdim,
    neyin varsa sevdim senin,
    neyin yoksa hepsini,
    ne o/na şirk koştum,
    ne de ruhunu yoldaşsız bıraktım…,
    eşsiz ruhunu sevdim,
    benliğimi sana verdim,
    ve daha ötesini bulursam aşkın,
    yine sana sunacağım,
    antik bir sunakta…,

    bir itirafta bulunacağım sana,
    ki bilirsin,
    hülasa; kitapları dahi,
    bende bir tortu bırakmaları için değil,
    sana yazarken,
    daha güzel heceler bulabilmek,
    o zarif, hikem buhurlu sözlerine,
    daha denk cümleler kurabilmek için okuyor
    ve her satır arasında,
    seni arıyorum harf harf…,
    ah;

    yürürken rastladığım insanları süzüyorum,
    senden beyzadesinin olmadığını görmek için
    yeryüzünde…,

    yok hocam;
    bunca ömürlük kaybın üstüne,
    bahtımın yıldızının bu kadar
    parlayabileceğine inanmak,
    daha zaman alacak vesselam…,

    çile kitabımın yakamozu saçlarıma,
    artık tek bir tel ak daha düşmesin,
    sensiz…,
    diyârında kalayım hep,
    saklanayım üç kat perdeli halinin esrarına…,
    gözlerin;
    gözlerimin önünde olsun sürekli
    ötelerin ilhamlarıyla
    ve dizlerinde öleyim…,
    ah;

  • 57.Alay

    13.07.2023 - 01:41

    https://tr.m.wikisource.org/wiki/Alay_Mar%C5%9F%C4%B1

  • cennet

    13.07.2023 - 01:39

    “iyi insanlar cennete gider demek doğru fakat noksandır, iyi insanlar nereye giderse orası cennet olur…” lâ edrî

  • başucu kitapları

    12.07.2023 - 17:18

    https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001

  • mesai

    12.07.2023 - 17:16

    sonra;
    silsilenle büyülendikçe,
    kurudu gözyaşlarım
    ve siy/ah gözlerinle ısındım,
    lisanının mahreçleriyle soludum,
    duygu durumuma iyi geldin,
    hoş geldin...,

    aşk sürükledi beni sana
    ve sende, kayboldum sevgili;
    ki lütfen bana,
    bir daha kendimi buldurma ömrümce,
    yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
    yaşat beni,
    ruhum ruhuna emanet olsun…,

    ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı,
    büyük adam, küçük aşk…,
    ona da ayrılık denebilirse,
    sokakları yürüyen ben değildim,
    ki sokaklar,
    bende yürüyordu o terazi ikindisinde
    ve hiç,
    hiçlikle bile;
    kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten,
    hasretindeyken…,
    ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen,
    iki kelâm susuzluğuna müsekkin,
    mesai aralarında…,
    ah;

  • katil

    12.07.2023 - 17:14

    aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
    sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
    turuncu gülüm,
    gerisi boş,
    sen sağlığından ver haber;
    ömrüm geçiyor seninle,
    nerde tasa ve keder,
    açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk…
    all/ah/uekber, ah;

    ve masalın minimal beklentisi…;

    madem yoksun ve yoksunum artık,
    ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
    kapatıyorum gözlerimi…,
    bir düş daha;
    camdan bir doğum günü tabutu içinde,
    sensiz kokular burnumda tüterken,
    gardenya bahçesinde
    yedi cüceler,
    on dört gözbebeği ile,
    türlü renkte yaşlar içinde,
    ormanın derinliklerinden gelen,
    kaval sesini
    ve beni beklerken;
    yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
    yönsüzlüğümün şahitliğine
    ah;

    ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
    seni sevdiğimi,
    ellerimden kayıp,
    gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
    at kendini raylarıma,
    sahipsiz şiirler taşırım sana,
    dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,

    ve seç göğün intihar meyilli
    bulutlarından birini,
    bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
    bizden uzak constantineye,
    mezar olsun bu kadim ah/

    ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
    nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
    cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
    bir yılan soyunun maktulü,
    gençliğimin baharı evet,

Toplam 854 mesaj bulundu