Şairlerin hayat hikâyeleri yoktur. Eserleridir onların hayat hikâyeleri. Nitekim bu dünyanın gerçekliğinden kuşku duyan Pessoa da, kendisinin bu dünyada başından geçenleri bir kenara bırakıp, doğrudan şiirine yönelmemi mutlulukla karşılardı herhalde. Pessoa'nın hayatında hiçbir şey olağandışı değildir, şiirinden başka hiçbir şey. Ben zaten 'hayat öyküsünün' -ne yazık ki bu can sıkıcı, sevimsiz kelimeyi kullanmadan olmuyor- onun şiirini açıklayabileceğine inanmıyorum; ama bununla birlikte, şiirinin ışığında 'hayat öyküsü'nün tekdüze olmaktan uzaklaştığına da inanıyorum. Onun gizemi, adında saklıdır: Pessoa. Bu kelime Portekizce 'kişi' anlamında olup, Romalı oyuncunun maskesi olan 'persona'dan gelmektedir. Maske, hayali kişi, hiç kimse: Pessoa. Onun öyküsü, günlük hayatının gerçekdışılığı ile hayalinin gerçekliği arasındaki gidip gelmelere indirgenebilir. Bu hayaller, yarattığı şairler olan Alberto Caeiro, Alvaro de Campos ve Ricardo Reis ile Fernando Pessoa'nın kendisidir. İşte bu nedenle, hayatındaki önemli olayları hatırlamak pek faydasız olmamakla birlikte, bütün olaylarda bir gölgenin izlerinin olduğunu gözden kaçırmamak gerek. Gerçek Pessoa hep bir başkasıdır.'
Dalgın ve ötesiz berisiz
Ve de tanımaksızın
Yüzüyorum ölü denizinde
Kendi varlığımın.
Suyu hissettiğimden
Hissediyorum sıkıntıyı...
Görüyorum seni, ey çalkantı,
Hayat-huzursuzluk...
Bana has yelkenler ki...
Çark etmiş dümeni...
İnsan sureti gibi soğuk
Yıldızlı bir gökyüzü.
Gökyüzüyüm ben, rüzgârım...
Gemiyim ve denizim...
Hissediyorum ki BEN değilim...
Yadsımak isterim onu.
Yalan söylemek kendinden kaçış sanatıdır. Kendini olduğu gibi kabul eden ve özgürce kendini yaşayabilen yalan mekanizmasına gerek duymaz. Yalan ile ikna etmeye çalıştığımız aslında kendimizden başkası değildir.
Tabu oynarken çok güzel anlatıyorum anlatıyorum anlatıyorum ama, bir de söylenmemesi gereken kelimeleri ağzımdan kaçırmasam.... Ahh yaaaaaaaa o zaman kimse yenemez bizi............
İçinde varolageldiğimiz durumların sorularını sorma ve cevaplarını bulma yetimiz düşüktür, içinde isek yaşayacağızdır.
Ben Araf'ta buldum Arafı.
Hala oradayım ve yaşamaktayım.
Soramadan, bazen korkarak, bazen gülerek, bazen ağlayarak ama sadece yaşayarak.
Hayatım boyunca da orada onla olacağımı sanıyorum, umuyorum, diliyorum yaradandan.
'Neden dün Almanya, bugün Rusya dünyaya egemen olmak isterler? Daha zengin olmak için mi? Daha mutlu olmak için mi? Hayır. Gücün saldırganlığı hiç bir çıkar tanımaz; sebebi yoktur; o sadece iradesini ister; o tam anlamıyla katıksız akıldışılıktır.'
'Görünüşe bakılırsa şimdiki an kadar açık, dokunulabilir ve elle tutulabilir bir şey yoktur. Ama gene de bizden bütünüyle kaçar. Hayatın bütün elemi buradadır. Görme duyumuz, işitme duyumuz, koku alma duyumuz tek bir saniyede bir olgular kitlesini kayda geçirir (bilerek ya da bilmeden) ve kafamızda bir duygulanımlar ve düşünceler alayı geçer. Her an, bir sonraki an, umarsızca unutulacak küçücük bir evreni temsil eder.'
'Bütün bunları göz önüne aldığımız zaman yaşadığımızın olağanüstü bir hayat olduğunu, aslında her şeyin olağanüstü cereyan ettiğini göz önüne getirmemiz lazım. Dünyada, bizim hissiz bir şekilde yaşklaştığımız sırandan durumlar pekala hayranlık derecesinde derin anlamlara sahip olabilir.'
'Sabır dediğimiz şey tahammül değildir yahut tahammülden ibaret değildir. Sabır dediğimiz şey, Allah'ın nurunun tamamlanacağı konusunda kesin imanı olan insanların kendilerine Allah'ın emri olarak ulaşan şeyleri yapmaları, Allah'ın emri olarak ulaşmayan şeyleri yapmamaları demektir. Çok mu karışık bir mesele? Hiç de değil! Bir şeye sabretmek, bir gün o sabrın sona ermesi ile anlam kazanır. Tıpkı oruç tutmakla sabretmenin benzeşmesi gibi... İftarı olmayan oruca, oruç der miyiz? Oruç tutulduğunda bunu imsaktan iftara kadar yaparız. Ne yaparız? Sabrederiz. Sabrun sonu selamettir, iftara ulaşırız. Sabrı taşmayan insan sabrediyor değildir. O sadece tahammül ediyor, razı oluyordur. Onun için biz sabrederken sadece Allah'ın mükafatını bekleriz. Nasıl bekleriz? Allah'ın emrini yerine getirerek. Yani, 'Efendim, başıma belalar geldi; işte ben de sabrediyorum, hiç birşey yapmıyorum.' Hayır! Başıma belalar geldi, ben bu belaları Allah'ın emirlerini yerine getirerek savabilirim. Ve bundan dolayı sabretmiş olarum ve bundan dolayı da teslimiyet duyamktan da son derece memnun olurum.'
'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
.......
Diye başlayan çok güzel bir kitap....
Bir çoklarının hayalini bile kurmayı isteyemeyeceği uçlarda yol almasını gayet iyi bilen, cesur, inatçı bir savaşçı İsmet Özel. Vardığı yerlerin yüksekliği, diline bulaşmamış, yalın, net ve öz biri İsmet Özel....
'İç çekişlerin buğusuyla yükselen bir dumandır sevgi
Duman dağılınca, tutuşan bir ateş olur aşıkların gözlerinde
Keder indi mi bir kez aşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir
Başka ne olabilir? En akıllıca çılgınlık,
Soluk kesen bir zehir ve bir panzehir ölümden kurtaran'
'Aşk, kendi kişiliğimizi tanıma ve bunu yaparken de ondan kurtulup, varlığımızı başkasında gerçekleştirme yönünde bizi zorlayan ikili iç güdülerimizin en açık seçik örneğidir. Bu ikili iç güdülerimiz, ölüm ve yeniden yaratma, yalnızlık ve birlikteliktir.'
Bütünsel varligimizin, kelimelerin ağırlığını kaldıramayan bir hafiflik ihtiva ettiğini farkettiğimde, hayatımın oldukça büyük bir bölümü bitmişti bile. Yine aynı hatayı yapmayacağım, yaşanır ve sadece hissedilebilirken yaşam, beynimin arasında dolaş ...
FERNANDO PESSOA
21.12.2005 - 18:46'Pessoa hep bir başkasıdır'
Şairlerin hayat hikâyeleri yoktur. Eserleridir onların hayat hikâyeleri. Nitekim bu dünyanın gerçekliğinden kuşku duyan Pessoa da, kendisinin bu dünyada başından geçenleri bir kenara bırakıp, doğrudan şiirine yönelmemi mutlulukla karşılardı herhalde. Pessoa'nın hayatında hiçbir şey olağandışı değildir, şiirinden başka hiçbir şey. Ben zaten 'hayat öyküsünün' -ne yazık ki bu can sıkıcı, sevimsiz kelimeyi kullanmadan olmuyor- onun şiirini açıklayabileceğine inanmıyorum; ama bununla birlikte, şiirinin ışığında 'hayat öyküsü'nün tekdüze olmaktan uzaklaştığına da inanıyorum. Onun gizemi, adında saklıdır: Pessoa. Bu kelime Portekizce 'kişi' anlamında olup, Romalı oyuncunun maskesi olan 'persona'dan gelmektedir. Maske, hayali kişi, hiç kimse: Pessoa. Onun öyküsü, günlük hayatının gerçekdışılığı ile hayalinin gerçekliği arasındaki gidip gelmelere indirgenebilir. Bu hayaller, yarattığı şairler olan Alberto Caeiro, Alvaro de Campos ve Ricardo Reis ile Fernando Pessoa'nın kendisidir. İşte bu nedenle, hayatındaki önemli olayları hatırlamak pek faydasız olmamakla birlikte, bütün olaylarda bir gölgenin izlerinin olduğunu gözden kaçırmamak gerek. Gerçek Pessoa hep bir başkasıdır.'
FERNANDO PESSOA
21.12.2005 - 18:45Dalgın ve ötesiz berisiz
Ve de tanımaksızın
Yüzüyorum ölü denizinde
Kendi varlığımın.
Suyu hissettiğimden
Hissediyorum sıkıntıyı...
Görüyorum seni, ey çalkantı,
Hayat-huzursuzluk...
Bana has yelkenler ki...
Çark etmiş dümeni...
İnsan sureti gibi soğuk
Yıldızlı bir gökyüzü.
Gökyüzüyüm ben, rüzgârım...
Gemiyim ve denizim...
Hissediyorum ki BEN değilim...
Yadsımak isterim onu.
Fernando Pessoa
yalan
20.12.2005 - 17:15Yalan söylemek kendinden kaçış sanatıdır. Kendini olduğu gibi kabul eden ve özgürce kendini yaşayabilen yalan mekanizmasına gerek duymaz. Yalan ile ikna etmeye çalıştığımız aslında kendimizden başkası değildir.
görmek
19.12.2005 - 14:49'Görme konuşmadan önce gelmiştir.Çocuk konuşmaya başlamadanönce bakıp tanımayı öğrenir.'
John Berger / Görme Biçimleri
Dar Kapı
16.12.2005 - 15:27Bir arife günüydü,
erken biten iş günü sayesinde erkencene evde olmuş, keyif ile kendimi yatağın üzerine öylesine atmışken kapı çalmıştı....
Koşarak gittim,
Kapıyı açtığımda:
Benim adımı söyledi kapıda kişi,
Benim dedim,
Elindekini uzattı,
Bu size dedi.
Kapıyı kapattım.
Koşarak odama gittim yatağıma attım kendimi yeniden,
Yüreğim ağzımda iken,
Paketi açtım:
'Dar Kapı'.......
Andre Gide ile hoş bir tanışma yaşadığım o arife günün de, ona olan dar kapılarım sonuna kadar açılmıştı...........
tabu
15.12.2005 - 15:29Tabu oynarken çok güzel anlatıyorum anlatıyorum anlatıyorum ama, bir de söylenmemesi gereken kelimeleri ağzımdan kaçırmasam.... Ahh yaaaaaaaa o zaman kimse yenemez bizi............
Hasta
15.12.2005 - 15:26Hasta'nın en ideali, ona bakmaya çalışanların sözünü dinleyenidir! ! ! !
haberin yok ölüyorum
15.12.2005 - 15:24Duman'ın en çok sevdiğim albümünde yer alan parçalardan biri....
Bir aralar bu albümü defalarca defalarca çalar, avazım çıktığı kadar bağırarak parçalarına eşlik ederdim(k nazlı ile birlikte :))) çok güzel olurdu.
Zaman hiç durmadan akıyor, bizi de kattıkları ile birlikte değiştiriyor....
ben
02.12.2005 - 13:13''Ben'i arayış hep paradoksal bir tatminsizlikle son bulmuştur ve hep de böyle olacaktır.'
Milen Kundera/Roman Sanatı
Araf
30.11.2005 - 18:03İçinde varolageldiğimiz durumların sorularını sorma ve cevaplarını bulma yetimiz düşüktür, içinde isek yaşayacağızdır.
Ben Araf'ta buldum Arafı.
Hala oradayım ve yaşamaktayım.
Soramadan, bazen korkarak, bazen gülerek, bazen ağlayarak ama sadece yaşayarak.
Hayatım boyunca da orada onla olacağımı sanıyorum, umuyorum, diliyorum yaradandan.
ekinazya çayı
30.11.2005 - 17:56Diğer faydalarını bilemiyorum, ancak yatmadan bir saat önce iki bardak içtiğimde mışıl mışıl uyuyorum.
güç
30.11.2005 - 17:52'Neden dün Almanya, bugün Rusya dünyaya egemen olmak isterler? Daha zengin olmak için mi? Daha mutlu olmak için mi? Hayır. Gücün saldırganlığı hiç bir çıkar tanımaz; sebebi yoktur; o sadece iradesini ister; o tam anlamıyla katıksız akıldışılıktır.'
Milan Kundera/ Roman Sanatı
şimdi
30.11.2005 - 17:47'Görünüşe bakılırsa şimdiki an kadar açık, dokunulabilir ve elle tutulabilir bir şey yoktur. Ama gene de bizden bütünüyle kaçar. Hayatın bütün elemi buradadır. Görme duyumuz, işitme duyumuz, koku alma duyumuz tek bir saniyede bir olgular kitlesini kayda geçirir (bilerek ya da bilmeden) ve kafamızda bir duygulanımlar ve düşünceler alayı geçer. Her an, bir sonraki an, umarsızca unutulacak küçücük bir evreni temsil eder.'
Milan Kundera/ Roman Sanatı
hayat
30.11.2005 - 17:42'Bütün bunları göz önüne aldığımız zaman yaşadığımızın olağanüstü bir hayat olduğunu, aslında her şeyin olağanüstü cereyan ettiğini göz önüne getirmemiz lazım. Dünyada, bizim hissiz bir şekilde yaşklaştığımız sırandan durumlar pekala hayranlık derecesinde derin anlamlara sahip olabilir.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
sabır
25.11.2005 - 16:20'Sabır dediğimiz şey tahammül değildir yahut tahammülden ibaret değildir. Sabır dediğimiz şey, Allah'ın nurunun tamamlanacağı konusunda kesin imanı olan insanların kendilerine Allah'ın emri olarak ulaşan şeyleri yapmaları, Allah'ın emri olarak ulaşmayan şeyleri yapmamaları demektir. Çok mu karışık bir mesele? Hiç de değil! Bir şeye sabretmek, bir gün o sabrın sona ermesi ile anlam kazanır. Tıpkı oruç tutmakla sabretmenin benzeşmesi gibi... İftarı olmayan oruca, oruç der miyiz? Oruç tutulduğunda bunu imsaktan iftara kadar yaparız. Ne yaparız? Sabrederiz. Sabrun sonu selamettir, iftara ulaşırız. Sabrı taşmayan insan sabrediyor değildir. O sadece tahammül ediyor, razı oluyordur. Onun için biz sabrederken sadece Allah'ın mükafatını bekleriz. Nasıl bekleriz? Allah'ın emrini yerine getirerek. Yani, 'Efendim, başıma belalar geldi; işte ben de sabrediyorum, hiç birşey yapmıyorum.' Hayır! Başıma belalar geldi, ben bu belaları Allah'ın emirlerini yerine getirerek savabilirim. Ve bundan dolayı sabretmiş olarum ve bundan dolayı da teslimiyet duyamktan da son derece memnun olurum.'
İsmet Özel / Kırk Hadis
ismet özel
22.11.2005 - 13:38'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
.......
Diye başlayan çok güzel bir kitap....
Bir çoklarının hayalini bile kurmayı isteyemeyeceği uçlarda yol almasını gayet iyi bilen, cesur, inatçı bir savaşçı İsmet Özel. Vardığı yerlerin yüksekliği, diline bulaşmamış, yalın, net ve öz biri İsmet Özel....
benlik
17.11.2005 - 14:51'Shakespeare'in dediği gibi, doğaları ne olursa olsun.... öz benliğine karşı dürüst olanlara içelim,' dedi Arkadin, kadehini kaldırarak.'
Orson Welles/Bay Arkadin
kadın
17.11.2005 - 14:45'Kadınların kolayca gözdağı verdiğini ama genellikle yavaş harekete geçtiğini biliyordum.'
Orson Welles/ Bay Arkadin
düşünmek
09.11.2005 - 18:19'Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek? '
Romeo
Shakesperare/ Romeo ve Juliet
aşk
09.11.2005 - 18:18'İç çekişlerin buğusuyla yükselen bir dumandır sevgi
Duman dağılınca, tutuşan bir ateş olur aşıkların gözlerinde
Keder indi mi bir kez aşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir
Başka ne olabilir? En akıllıca çılgınlık,
Soluk kesen bir zehir ve bir panzehir ölümden kurtaran'
Romeo
Shakespeare/ Romeo ve Juliet
aşk
09.11.2005 - 18:14'Ah, uzaktan nazik görünen aşk
Nasıl da acımasız ve kaba denendiğinde! '
Benvolio
Shakespeare/ Romeo ve Juliet
aşk
09.11.2005 - 18:05'Aşk, kendi kişiliğimizi tanıma ve bunu yaparken de ondan kurtulup, varlığımızı başkasında gerçekleştirme yönünde bizi zorlayan ikili iç güdülerimizin en açık seçik örneğidir. Bu ikili iç güdülerimiz, ölüm ve yeniden yaratma, yalnızlık ve birlikteliktir.'
Octavio Paz/ Yalnızlık Dolambacı
sevgi
05.11.2005 - 14:54'Sevgi, kendi içsel gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır.'
Osho / Cesaret
bilgi
05.11.2005 - 14:52'bilgili olmak, herşeyi etiketlemenin, kategorize etmenin yüce sanatıdır.'
Osho / Cesaret
Toplam 256 mesaj bulundu