Tüm bilme ve kavrayış içselleştirme ile başlar, her fiziksel ve ahlaki bütünlük, kendi varlığını korumak için bazen en içsel başlangıcına geri dönme ihtiyacı duyar, kendi özünün birliğinin hissi insanı gençleştirir, yeniden sevinçle doldurur, bilimi arayan kişi bu kaynakta kuvvetini sürekli tazeler, yalnızca şair değil, filozof da kendinden geçer, filozofun, daha yüce tasavvurların tarif edilemez gerçekliğinin onu içi boş ve coşkusuz diyalektiğin zorlama kavramlarından koruması için kendinden geçmeye ihtiyacı vardır. Tin, görülebilen en son şeye varsa bile, onda, kendinde var olmayan bir varsayımla karşılaşacaktır, bu varsayım ise her şeyi içine alan, derinliklerinden her şeyin doğduğu açıklanamayan tek bir şeyin var olduğu bir zamana işaret eder, elbette doğru bir ruhla düşünüldüğünde bu şeyin içinde de yeni uçurumlar keşfedilecektir. Özgürlük, ebediyetin ya da tüm zamanların üzerinde olanın olumlayıcı kavramıdır. Böyle bir irade hiçbir şeydir ve her şeydir, etkin olmayı
arzulamadığı ya da edimsellikten herhangi bir pay istemediği için hiçbir şeydir. Diğer yandan her şeydir, çünkü
tüm kuvvet, ebedi özgürlük olarak ondan gelir, çünkü herşey onun altındadır, her şeye hükmeder ve hiçbir şey
tarafından hükmedilmez. O en derin kaynaktan çekilen suya benzer, gerçek kral hiçbir şey umut etmeyen ve hiçbir şeyden korkmayandır. Ya da bu iradeye - yoksul - diyebiliriz, çünkü her şey onun içindedir, dışarda istediği hiçbir şey yoktur. Bir insanın içindeki en yüce şey, Tanrının ve diğer bütün şeylerin içindekiyle aynı özdür, hakiki ebediliktir, o şu ya da bu değildir, onun kuvveti her ikisinden biri ya da her ikisi birden olmaktan gelir. O kendi içinde saf özgürlüktür, kendisini tanımayan saf sevinçtir, kendisi tarafından o denli kapsanmıştır ki hiçbir şey düşünmez. Varolmayışından haz duyan sessiz içselliktir, özü zarafet, sevgi ve sadeliktir, O insanlardaki hakiki insanlık, Tanrıdaki tanrılıktır. Tanrının içinde ikamet ettiği ulaşılamaz ışığın parlaklığı, insanın
ancak aynı derecede saflıkla yaklaşabileceği bir saflığın kavurucu sıcaklığıdır. Ateş gibi bütün varlığı yuttuğundan, hala varlığa dolanık olan ona yaklaşamaz.
Sonlu insan varlığı a priori olarak Budist aydınlanma - nirvana - gibir bir iç huzura ya da dinginliğe ulaşamaz, dünya bize ontolojik bir felaketin zemininde açılmıştır, - İnsan varolanların arasındaki tek felakettir. -
Yeniden bir su boyunca yürümek, elinden tutmak
bir çocuğun usulca, birlikte solumak menekşeleri,
dağlarda kayaları kıracak. Birden dağlar iniyor sulara,
sular güneşle ışıyor birden, yayılmak sulara ve dağlara,
zindanlar boşalmışcasına.
BÖLÜNMEYEN BİR SESSİZLİK İÇİNDE.
Öyle seviyor ki susmayı, sözcükleri öyle seviyor ki,
lambasız kalabilir geceleri, kışı uykusuz geçirebilir.
Esrikliğin değişen yoğunluğu onun için her mevsim,
rüzgarlar yoğunluğun dalga dalga esrikliği. Derken,
gemiler yanaşıyor bir fırtınadan bağrının rıhtımına,
sürgünden dönenlerle yaşamak doludizgin.
Çağın yozlaşmasına, tek tek her insan katkıda bulunur, kimi değerbilmezliğiyle, kimi yasa tanımazlığıyla, kimi zındıklığıyla, kimi açgözlülüğüyle, kimi hainliğiyle, herkes gücüne göre.
Montaigne, Fransız Dahi Dieneme Yazarı, 1592
Bu nerdeyse her çağda artan veya azalan özellikleriyle döneminin insanlarında görülür, burası cennet değildir, ama böyle bir idealin olduğu yere geçişte ölçüler doğrultusunda dökülecektir ki, her çileye rağmen ipi göğüsleyen, dünya şartlarında asla olmayacak bir mutluluk ve güzellik ortamına diğerlerini geride bırakarak kavuşsun, o güçlüklere en zor şartlarda dayanabilmenin ödülü olarak, sınav denilen şey de budur zaten, kolayı da olmaz, çok emek, direnç ve ancak geçilebilir bir sıradağlar olarak önümüzde durur ömür sürecinde.
Dünyada dinlerden daha değerli hiçbir şey yoktur, çünkü insanlara bu kadar uzun vadeli bir vaadi olan başka hiçbir kavram yoktur.
İnsani vasıfların önde gelen özelliklerinden ve tarımsal evrede hala da dinin kısmen de olsa etkili olabildiği dönemlerde insanların dünyasında yeri olabilen bir kavramken, son yüzelli yılda keskinleşen endüstrileşmiş şehirler ortamında giderek gündemden çıkmış, tüketim sarhoşluğuna kapılan insanların değerleri yaygın gözardı edişiyle artık nostaljik bir değere dönüşmüştür, iyice silikleşen bu insanın en sağlam kalesi bir görüntüye kitlenmiş, gerçeklikle bağını koparmıştır kaçınılmaz gidişatın içinde eriyerek, 1920 lerin Londrasında Endüstrileşmenin merkez üssünde ve ilk göründüğü yerde Bloomsbury Entelektüel zümresi arkadaşlık değerlerini yüceltmeye çalışsa da fiiliyat ezip geçmiştir, gruban kadın dahi yazarlarından Virginia Woolf, klasik kitlaplarından birini - Güvenin Ölümü - diye adlandırmıştı, insanların içinde bulundukları durumdan acı çektikleri ve keskin bir duyarlıkla dile getirdikleri, burda yeni yetmelerce bir medeniyet diye pazarlandı, bugün artık ısrarlı
medya salvoları ile, değer diye bildiğimiz kavramların çoğu artık rafta dikkate alınmayan bir lükse dönüştü, daha yeni bir haberde dünyanın en büyük sorununun artık yalnızlaşma olduğu belirtiliyordu, parçalanmış, tek başına bütün güçlüklere direnmesi beklenen insanlar artık bir güvenecek dalları olmadan yaşamalıydılar, bataklık her yere yayılmış, sineklerle mücadele tavsiye ediliyor, nasıl olur bu, onu aşacak bir zemin artık kalmamışsa, yani modern diye parlatılan daha yüz yıl önce kaynağında ağır bir drama yuvarlanmak olarak görülürken, burda bir marifet olarak anlatıldı, ve artık geri dönüş de çok zor, düşüp kalan, yanlarından geçip gidenlere bakacak, onların o duyarsız özgüveni de fazla süremeyecek, giderek sentetik koltuk değneklerinin aranmasındaki artışın
genel manzarası önce burda şekilleniyor.
En yüce olan, yani tamamen aşkın - transcendent - Bir de ne fark, ne çoktuk ne de oluş vardır. O varlık ve
varolmayan dışındaki tüm kategorilerin ötesindedir. Bu sebeple Bir sıfatsızdır.
Plotinos, Neo Platonizmin Kurucusu Romalı Antik Mistik Filozof, ölm. 270
Çağlar boyunca her dinin felsefesinde etkin olmuştur, Kuran bunu - O herşeyden münezzehtir - diyerek ifade eder.
Peki bunun zeka ile ilgisi nedir, - Zekaya daha ne verebiliriz, dinginlik, kesinlikle, fakat Zekanın dinginliği hiç de kendinden bir dışarı çıkış değildir, bu hiçbir yabancı ögesi olmayan bir fiildir. Kendinin dışındaki bütün varlıklara göre dingin olan her varlık, özellikle bu güç halinde değil de fiil halinde bir varlıksa, sadece kendi hareketini korur, Zekanın varlığı fiilidir ve bu fiilin yöneleceği hiçbir şey yoktur, zeka kendisinde kalır. Zeka kendini düşünürken aktivitesini kendinde ve kendi üzerinde gerçekleştirir ve o eğer bir şeyin kaynağı oluyorsa, bunun nedeni, onun kendinde ve kendi üzerinde etkin olmasıdır. Başka bir şey üzerinde etkin olması veya ondan, ona benzer bir şeyin gelmesi için, Zekanın önce kendinde etkin olması gerekir, ateş önce kendinde ateş olduğu için
ve ateş fiilini icra ettiği için, izi başka bir şey de etkin olur. O halde bütün nesneler Düşüncenin ve Zekanın izleridir, modellerine uygun davranırlar.
Plotinos, Mistik Antik Filozof,
Platon, Suhreverdi, Gazzali, Kierkegaard, Weil, gibi yüz milyar insanın geçtiği düşünülen tarihte çok ender raslanan mistik tecrübe ile yazan filozoflardandır. Yani Dağlarcanın şiir diliyle aktardığı gibi, enginler verilse bile,
bu bulunduğun yerden çıkış değildir, uzak ve sen arasındaki mesafe aslında yoktur, Kısaca bütün mesafeler, bizdeki dolaşımı dahil, Bir dir, algıda farklılık vardır, öz de hep aynıdır, nokta ve sonsuz ilişkisi gibi.
Benzer dünya görüşüne sahip insanlar için bir değer ve önemi vardır, çoğunluğa bir şey söylemez, önemi de yoktur hayatında, ondan kültürel konular bütün toplumlarda tarih boyunca küçük bir azınlığın kendi arasındaki bir uğraşı olmaktan öteye gitmemiştir.
Milyonlarca bilmiyenin, merak da etmeyenin hele ki hiç emek vermeyenin arasında zurnanın son deliğidir, sadece keyif için tadından yenmez, öyle bir zevkinde yoksa, boşa patinaj, güdüler sağolsun.
Belirgin senle, belirsizlik arasında bir geçiş alanı olarak görünür, sendeki bütün geçmiş ve gelecek, belirsizlikte toplanmış, sen ve dışındaki herşeyle hiçbiri bir damarda billurlaşarak akış halini alır, muhakemeye dayalı bilgiden çok, muhakemesi yapılmış bilgi olarak gözükür, bilinçdışının istem dışı, dışlaşmasında bir şimdiyle beraberlik olarak, akışa dahil olur, kapsama alanı en baştan en sona şimdiyle harmanlanır ve hepimizin tekil görünümü olarak bir ortak mülk haline gelir.
İnsan bir davranışlar toplamında çözümlenir veya çözer, yapısallığın temel taşlarında rol alan etkenler, kolay açıklanabilir de değildir, yetiştirmeden, öğrenmeye, etkilenmeden, çevre unsurlarına geniş bir yelpazenin sonucudur, köken bu toplamın temelinde yer alır ve inşada çeşitli şekillerde etki gösterir, azalan veya çoğalan
özellikleri ile, ama, tam bir matematiksel veri konusu da değildir, daha çok öznel bir olay örgüsü halinde yansımaya başlar ve devam eder, buna irade etkisiyle katkı yapmak veya olanla yetinmek de size kalmış.
İnsan nesneye bir adımdır, parçasıdır, farkındalık taşımaz, ancak yokluğu görüş alanına girer, onlarsız olamayız,
bir temponun hızlandırıcısı ve yavaşlatıcısı olarak - hep - içinde ve için, varolur, kısmi olanla iletişimi kesilmez,
- hep - le ilişkisi bize bağlıdır, bir yetkinleşme nesneyi anlaşılır yapar, yoksa bir figür olarak, anlamsız içinde katkısız bir çevre unsurundan öteye gidemez, yani iletişim aktif katılımla mümkündür, bunun başlatıcısı da ancak canlının cana gelmesi ile olabilirlik taşır.
Kırık bir cam da yansıdı zaman, ilk kez gördüm,
her şey neden ziyan, neremizden ışıdı karanlık,
böyle yaman, ülküsü yaşam, dökülen parçalardan
anladık, böyle yaşanır zaman.
Bu sürgünde kendime bütün gökçe yazınların oyunlarını oynayabileceğim bir sahne kurdum, duyulmamış zenginlikler gösterecektim size, geçmişini gözlüyorum bulduğunuz gömülerin, arkasından ne gelecek biliyorum,
bilgeliğim kaos kadar hor görülüyor, ama sizi bekleyen uyuşukluk yanında nedir benim hiçliğim, yüce yalnızlığımı
geçirdim orada, mayaladım kanımı, ödevim bağışlandı, artık bunu düşünmemeli bile, öte dünyalığım ben gerçekten, göreceğim bir iş yok burada.
Kendinde kaybolmuş Geceyarısının saf düşü bu, kabul edilmiş
aydınlığı tek başına duruyor karanlığa gömülü, tamamlanmışın
sinesinde, masanın üzerinde açık duran bir kitabın solgunluğunda
kısırlığını sürdürüyor, bizzat dile getirdiği kadim bir sözün sessizliği
haricinde Gecenin alışılmış sayfası ve dekoru ve o sessizliğin içine
dönen Geceyarısı fani ve hükümsüz gölgesini şu sözlerle hatırlatıyor,
Saattim ben, beni saf kılacak, nicedir ölü, kadim bir düşünce, düşüne
zulmeden bir hayalin aydınlığında raslıyor kendine - olduğu haliyle -
ve tanıyor kendini, hatırlanmayacak kadar eski, hükümsüz bir hareketin
icrasında, kendini bu kutup serabının uzlaşmazlığına bir son vermeye
davet edişinde, hayalin aydınlığı ve tekrar kapatılmış metinle birlikte,
akamete uğramış karanlığın ve Geceyarısını mutlak kılan sözün Kaosuna
karışmaya çağırışında, karanlığa yığılıyor mobilyalar, faydadan yoksun
sabit bir daimiliğe bürünüp ağırlaşmış perdeler gibi ve duvar saatinin elmasının
saf alevi, sonsuz Gecenin yegane mücevheri, onun tek yadigarı, karanlığa
akseden kendi suretinin ürünü sahici bir parıltıyla ışıldarken, saat bir yankıda
dile geliyor, Gecede eylediği hareketle açılan kapıların eşiğinde - Elveda,
olduğum gece, senin mezarındım, ama, şimdi sağ kalan bir gölgeyim, Sonsuzda
başkalaşacak. Zavallı kişi uzanmış yatıyor küllerin üzerine, ailenin bölünmez
parçaları, denizlerde eksik hiçlik damlasını içtikten sonra, Hiçlik gitti, geriye kaldı
saflığın şatosu.
Stephane MALLARME, Fransız ŞAİR, 1898
Tanrı, sonsuz bir şiirdir. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR, 1843
Niteliksiz adam yavaş yavaş ete kemiğe bürünen bir hipotez değil, daha ziyade bunun aksidir, bir düşünce
haline gelen canlı varlık, ütopyaya dönüşen bir gerçeklik, özelliksizliğin bir özellik olduğunu adım adım keşfeden
ve bu yokluğu üstlenmeyi deneyerek onu kendini yeni bir varlığa, belki geleceğin insanına, teorik bir insana, en
nihayetinde otantik bir şekilde olduğu gibi, yalnızca olası, ama bütün olasılıklara açık bir varlık olarak var olabilmek için var olmaktan vazgeçen bir arayışa yükselten özel bir varlık.
Maurice BLANCHOT, Fransız Edebiyat Kuramcısı, 2007
Çev. Zeynep TURAN,
İşte bu insan tipi Aydınlanmayla başlayan ve 20. Yüzyılın ilk yarısını kan gölüne çeviren insan tipi, yani sen kimsinci, derinliğini kaybetmiş, yüzeysel, ilk duyduğuna kanan, gerisine bakmayan, kendine tapan, yüce insana
inanan kişilik, yani tuzak, defalarca yazdım geleneksel dönemin de, modern dönemin de, tam tersi yönde gidip,
herkese karşı haklılık kavgasını veren sıyırır bu sınavdan diye, sonuç dönemin tanrısı, sen kimsin, varsa yan
cebime koy, fazla konuşma, artık ne konuşur, bekler görürsün.
Hayır, yalnız ben varım ben,
varsa benzeri konulsun yanına.
ebediyet
03.01.2024 - 23:08Tüm bilme ve kavrayış içselleştirme ile başlar, her fiziksel ve ahlaki bütünlük, kendi varlığını korumak için bazen en içsel başlangıcına geri dönme ihtiyacı duyar, kendi özünün birliğinin hissi insanı gençleştirir, yeniden sevinçle doldurur, bilimi arayan kişi bu kaynakta kuvvetini sürekli tazeler, yalnızca şair değil, filozof da kendinden geçer, filozofun, daha yüce tasavvurların tarif edilemez gerçekliğinin onu içi boş ve coşkusuz diyalektiğin zorlama kavramlarından koruması için kendinden geçmeye ihtiyacı vardır. Tin, görülebilen en son şeye varsa bile, onda, kendinde var olmayan bir varsayımla karşılaşacaktır, bu varsayım ise her şeyi içine alan, derinliklerinden her şeyin doğduğu açıklanamayan tek bir şeyin var olduğu bir zamana işaret eder, elbette doğru bir ruhla düşünüldüğünde bu şeyin içinde de yeni uçurumlar keşfedilecektir. Özgürlük, ebediyetin ya da tüm zamanların üzerinde olanın olumlayıcı kavramıdır. Böyle bir irade hiçbir şeydir ve her şeydir, etkin olmayı
arzulamadığı ya da edimsellikten herhangi bir pay istemediği için hiçbir şeydir. Diğer yandan her şeydir, çünkü
tüm kuvvet, ebedi özgürlük olarak ondan gelir, çünkü herşey onun altındadır, her şeye hükmeder ve hiçbir şey
tarafından hükmedilmez. O en derin kaynaktan çekilen suya benzer, gerçek kral hiçbir şey umut etmeyen ve hiçbir şeyden korkmayandır. Ya da bu iradeye - yoksul - diyebiliriz, çünkü her şey onun içindedir, dışarda istediği hiçbir şey yoktur. Bir insanın içindeki en yüce şey, Tanrının ve diğer bütün şeylerin içindekiyle aynı özdür, hakiki ebediliktir, o şu ya da bu değildir, onun kuvveti her ikisinden biri ya da her ikisi birden olmaktan gelir. O kendi içinde saf özgürlüktür, kendisini tanımayan saf sevinçtir, kendisi tarafından o denli kapsanmıştır ki hiçbir şey düşünmez. Varolmayışından haz duyan sessiz içselliktir, özü zarafet, sevgi ve sadeliktir, O insanlardaki hakiki insanlık, Tanrıdaki tanrılıktır. Tanrının içinde ikamet ettiği ulaşılamaz ışığın parlaklığı, insanın
ancak aynı derecede saflıkla yaklaşabileceği bir saflığın kavurucu sıcaklığıdır. Ateş gibi bütün varlığı yuttuğundan, hala varlığa dolanık olan ona yaklaşamaz.
Schelling, Alman İdealist Filozofu, 1854
Çev. Mehmet Barış ALBAYRAK.
dinginlik
03.01.2024 - 22:32Sonlu insan varlığı a priori olarak Budist aydınlanma - nirvana - gibir bir iç huzura ya da dinginliğe ulaşamaz, dünya bize ontolojik bir felaketin zemininde açılmıştır, - İnsan varolanların arasındaki tek felakettir. -
Heidegger, Alman Filozof, 1976
başucu şiirleri
03.01.2024 - 11:56BUKAĞI
Yeniden bir su boyunca yürümek, elinden tutmak
bir çocuğun usulca, birlikte solumak menekşeleri,
dağlarda kayaları kıracak. Birden dağlar iniyor sulara,
sular güneşle ışıyor birden, yayılmak sulara ve dağlara,
zindanlar boşalmışcasına.
BÖLÜNMEYEN BİR SESSİZLİK İÇİNDE.
Öyle seviyor ki susmayı, sözcükleri öyle seviyor ki,
lambasız kalabilir geceleri, kışı uykusuz geçirebilir.
Esrikliğin değişen yoğunluğu onun için her mevsim,
rüzgarlar yoğunluğun dalga dalga esrikliği. Derken,
gemiler yanaşıyor bir fırtınadan bağrının rıhtımına,
sürgünden dönenlerle yaşamak doludizgin.
Cevat ÇAPAN, Türk Şair, Çevirmen, 1933
yozlaşma
29.12.2023 - 10:08Çağın yozlaşmasına, tek tek her insan katkıda bulunur, kimi değerbilmezliğiyle, kimi yasa tanımazlığıyla, kimi zındıklığıyla, kimi açgözlülüğüyle, kimi hainliğiyle, herkes gücüne göre.
Montaigne, Fransız Dahi Dieneme Yazarı, 1592
Bu nerdeyse her çağda artan veya azalan özellikleriyle döneminin insanlarında görülür, burası cennet değildir, ama böyle bir idealin olduğu yere geçişte ölçüler doğrultusunda dökülecektir ki, her çileye rağmen ipi göğüsleyen, dünya şartlarında asla olmayacak bir mutluluk ve güzellik ortamına diğerlerini geride bırakarak kavuşsun, o güçlüklere en zor şartlarda dayanabilmenin ödülü olarak, sınav denilen şey de budur zaten, kolayı da olmaz, çok emek, direnç ve ancak geçilebilir bir sıradağlar olarak önümüzde durur ömür sürecinde.
Dünyada dinlerden daha değerli hiçbir şey yoktur, çünkü insanlara bu kadar uzun vadeli bir vaadi olan başka hiçbir kavram yoktur.
Baudelaire, Fransız Dahi Şair, 1867
güven
29.12.2023 - 09:14İnsani vasıfların önde gelen özelliklerinden ve tarımsal evrede hala da dinin kısmen de olsa etkili olabildiği dönemlerde insanların dünyasında yeri olabilen bir kavramken, son yüzelli yılda keskinleşen endüstrileşmiş şehirler ortamında giderek gündemden çıkmış, tüketim sarhoşluğuna kapılan insanların değerleri yaygın gözardı edişiyle artık nostaljik bir değere dönüşmüştür, iyice silikleşen bu insanın en sağlam kalesi bir görüntüye kitlenmiş, gerçeklikle bağını koparmıştır kaçınılmaz gidişatın içinde eriyerek, 1920 lerin Londrasında Endüstrileşmenin merkez üssünde ve ilk göründüğü yerde Bloomsbury Entelektüel zümresi arkadaşlık değerlerini yüceltmeye çalışsa da fiiliyat ezip geçmiştir, gruban kadın dahi yazarlarından Virginia Woolf, klasik kitlaplarından birini - Güvenin Ölümü - diye adlandırmıştı, insanların içinde bulundukları durumdan acı çektikleri ve keskin bir duyarlıkla dile getirdikleri, burda yeni yetmelerce bir medeniyet diye pazarlandı, bugün artık ısrarlı
medya salvoları ile, değer diye bildiğimiz kavramların çoğu artık rafta dikkate alınmayan bir lükse dönüştü, daha yeni bir haberde dünyanın en büyük sorununun artık yalnızlaşma olduğu belirtiliyordu, parçalanmış, tek başına bütün güçlüklere direnmesi beklenen insanlar artık bir güvenecek dalları olmadan yaşamalıydılar, bataklık her yere yayılmış, sineklerle mücadele tavsiye ediliyor, nasıl olur bu, onu aşacak bir zemin artık kalmamışsa, yani modern diye parlatılan daha yüz yıl önce kaynağında ağır bir drama yuvarlanmak olarak görülürken, burda bir marifet olarak anlatıldı, ve artık geri dönüş de çok zor, düşüp kalan, yanlarından geçip gidenlere bakacak, onların o duyarsız özgüveni de fazla süremeyecek, giderek sentetik koltuk değneklerinin aranmasındaki artışın
genel manzarası önce burda şekilleniyor.
zeka
24.12.2023 - 21:57En yüce olan, yani tamamen aşkın - transcendent - Bir de ne fark, ne çoktuk ne de oluş vardır. O varlık ve
varolmayan dışındaki tüm kategorilerin ötesindedir. Bu sebeple Bir sıfatsızdır.
Plotinos, Neo Platonizmin Kurucusu Romalı Antik Mistik Filozof, ölm. 270
Çağlar boyunca her dinin felsefesinde etkin olmuştur, Kuran bunu - O herşeyden münezzehtir - diyerek ifade eder.
Peki bunun zeka ile ilgisi nedir, - Zekaya daha ne verebiliriz, dinginlik, kesinlikle, fakat Zekanın dinginliği hiç de kendinden bir dışarı çıkış değildir, bu hiçbir yabancı ögesi olmayan bir fiildir. Kendinin dışındaki bütün varlıklara göre dingin olan her varlık, özellikle bu güç halinde değil de fiil halinde bir varlıksa, sadece kendi hareketini korur, Zekanın varlığı fiilidir ve bu fiilin yöneleceği hiçbir şey yoktur, zeka kendisinde kalır. Zeka kendini düşünürken aktivitesini kendinde ve kendi üzerinde gerçekleştirir ve o eğer bir şeyin kaynağı oluyorsa, bunun nedeni, onun kendinde ve kendi üzerinde etkin olmasıdır. Başka bir şey üzerinde etkin olması veya ondan, ona benzer bir şeyin gelmesi için, Zekanın önce kendinde etkin olması gerekir, ateş önce kendinde ateş olduğu için
ve ateş fiilini icra ettiği için, izi başka bir şey de etkin olur. O halde bütün nesneler Düşüncenin ve Zekanın izleridir, modellerine uygun davranırlar.
Plotinos, Mistik Antik Filozof,
Platon, Suhreverdi, Gazzali, Kierkegaard, Weil, gibi yüz milyar insanın geçtiği düşünülen tarihte çok ender raslanan mistik tecrübe ile yazan filozoflardandır. Yani Dağlarcanın şiir diliyle aktardığı gibi, enginler verilse bile,
bu bulunduğun yerden çıkış değildir, uzak ve sen arasındaki mesafe aslında yoktur, Kısaca bütün mesafeler, bizdeki dolaşımı dahil, Bir dir, algıda farklılık vardır, öz de hep aynıdır, nokta ve sonsuz ilişkisi gibi.
atasözü
24.12.2023 - 19:46Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.
İnsan giysisidir.
Para herkes kazanabilir ama, harcamak kültür işidir.
İngiliz Atasözleri.
kitap
23.12.2023 - 19:04Benzer dünya görüşüne sahip insanlar için bir değer ve önemi vardır, çoğunluğa bir şey söylemez, önemi de yoktur hayatında, ondan kültürel konular bütün toplumlarda tarih boyunca küçük bir azınlığın kendi arasındaki bir uğraşı olmaktan öteye gitmemiştir.
bilmek
11.12.2023 - 21:09Milyonlarca bilmiyenin, merak da etmeyenin hele ki hiç emek vermeyenin arasında zurnanın son deliğidir, sadece keyif için tadından yenmez, öyle bir zevkinde yoksa, boşa patinaj, güdüler sağolsun.
şiir
09.12.2023 - 22:18Belirgin senle, belirsizlik arasında bir geçiş alanı olarak görünür, sendeki bütün geçmiş ve gelecek, belirsizlikte toplanmış, sen ve dışındaki herşeyle hiçbiri bir damarda billurlaşarak akış halini alır, muhakemeye dayalı bilgiden çok, muhakemesi yapılmış bilgi olarak gözükür, bilinçdışının istem dışı, dışlaşmasında bir şimdiyle beraberlik olarak, akışa dahil olur, kapsama alanı en baştan en sona şimdiyle harmanlanır ve hepimizin tekil görünümü olarak bir ortak mülk haline gelir.
davranış
09.12.2023 - 21:14İnsan bir davranışlar toplamında çözümlenir veya çözer, yapısallığın temel taşlarında rol alan etkenler, kolay açıklanabilir de değildir, yetiştirmeden, öğrenmeye, etkilenmeden, çevre unsurlarına geniş bir yelpazenin sonucudur, köken bu toplamın temelinde yer alır ve inşada çeşitli şekillerde etki gösterir, azalan veya çoğalan
özellikleri ile, ama, tam bir matematiksel veri konusu da değildir, daha çok öznel bir olay örgüsü halinde yansımaya başlar ve devam eder, buna irade etkisiyle katkı yapmak veya olanla yetinmek de size kalmış.
empati kurmak
04.12.2023 - 14:11Genelde, kendine empati gösterilmesini ister, başkasına özel bir çıkarı yoksa umurunda olmaz.
kelime
30.11.2023 - 08:24OFLAZ¹ın kelime anlamı TDK Sözlüğe göre, İyi, güzel, yakışıklı, tam, eksiksiz, gürbüz, cesur.
nesne
29.11.2023 - 07:28İnsan nesneye bir adımdır, parçasıdır, farkındalık taşımaz, ancak yokluğu görüş alanına girer, onlarsız olamayız,
bir temponun hızlandırıcısı ve yavaşlatıcısı olarak - hep - içinde ve için, varolur, kısmi olanla iletişimi kesilmez,
- hep - le ilişkisi bize bağlıdır, bir yetkinleşme nesneyi anlaşılır yapar, yoksa bir figür olarak, anlamsız içinde katkısız bir çevre unsurundan öteye gidemez, yani iletişim aktif katılımla mümkündür, bunun başlatıcısı da ancak canlının cana gelmesi ile olabilirlik taşır.
Kırık bir cam da yansıdı zaman, ilk kez gördüm,
her şey neden ziyan, neremizden ışıdı karanlık,
böyle yaman, ülküsü yaşam, dökülen parçalardan
anladık, böyle yaşanır zaman.
gökhan, 2023
odipus
15.11.2023 - 13:00Bedeli ne olursa olsun, bilmeliyiz, insanlığın en ağır trajiği.
ben
13.11.2023 - 12:47Ben den vazgeçmiyorsan, - sen - olarak kalırsın, ama, o sen, ben değildir. Geçmiş olsun.
hiç
13.11.2023 - 12:44Filizlenmenin geçiş noktası, ve geçişliliğin özü, zamandışılığın kapısı.
devrim
12.11.2023 - 17:24Gerçek devrim, insanın kendine dönüp bakabilmesiydi, o da ekseriyetle olmaz, dolayısıyla sadece devirir.
yaşam
11.11.2023 - 17:08Bu sürgünde kendime bütün gökçe yazınların oyunlarını oynayabileceğim bir sahne kurdum, duyulmamış zenginlikler gösterecektim size, geçmişini gözlüyorum bulduğunuz gömülerin, arkasından ne gelecek biliyorum,
bilgeliğim kaos kadar hor görülüyor, ama sizi bekleyen uyuşukluk yanında nedir benim hiçliğim, yüce yalnızlığımı
geçirdim orada, mayaladım kanımı, ödevim bağışlandı, artık bunu düşünmemeli bile, öte dünyalığım ben gerçekten, göreceğim bir iş yok burada.
Rimbaud, Fransız Mistik, 1891
gece
11.11.2023 - 11:18Kendinde kaybolmuş Geceyarısının saf düşü bu, kabul edilmiş
aydınlığı tek başına duruyor karanlığa gömülü, tamamlanmışın
sinesinde, masanın üzerinde açık duran bir kitabın solgunluğunda
kısırlığını sürdürüyor, bizzat dile getirdiği kadim bir sözün sessizliği
haricinde Gecenin alışılmış sayfası ve dekoru ve o sessizliğin içine
dönen Geceyarısı fani ve hükümsüz gölgesini şu sözlerle hatırlatıyor,
Saattim ben, beni saf kılacak, nicedir ölü, kadim bir düşünce, düşüne
zulmeden bir hayalin aydınlığında raslıyor kendine - olduğu haliyle -
ve tanıyor kendini, hatırlanmayacak kadar eski, hükümsüz bir hareketin
icrasında, kendini bu kutup serabının uzlaşmazlığına bir son vermeye
davet edişinde, hayalin aydınlığı ve tekrar kapatılmış metinle birlikte,
akamete uğramış karanlığın ve Geceyarısını mutlak kılan sözün Kaosuna
karışmaya çağırışında, karanlığa yığılıyor mobilyalar, faydadan yoksun
sabit bir daimiliğe bürünüp ağırlaşmış perdeler gibi ve duvar saatinin elmasının
saf alevi, sonsuz Gecenin yegane mücevheri, onun tek yadigarı, karanlığa
akseden kendi suretinin ürünü sahici bir parıltıyla ışıldarken, saat bir yankıda
dile geliyor, Gecede eylediği hareketle açılan kapıların eşiğinde - Elveda,
olduğum gece, senin mezarındım, ama, şimdi sağ kalan bir gölgeyim, Sonsuzda
başkalaşacak. Zavallı kişi uzanmış yatıyor küllerin üzerine, ailenin bölünmez
parçaları, denizlerde eksik hiçlik damlasını içtikten sonra, Hiçlik gitti, geriye kaldı
saflığın şatosu.
Stephane MALLARME, Fransız ŞAİR, 1898
Tanrı, sonsuz bir şiirdir. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR, 1843
fakir
11.11.2023 - 09:33Bizimle beraber fakir o kimsedir ki, yüzü Allaha doğrudur, ama, bir talebi yoktur.
Yüreği olan kimsenin yaratıcıdan başka tanığı yoktur.
Hallacı MANSUR.
kitap
11.11.2023 - 09:30Okumasanız bile rafta bulunması sizi mutlu eder. - Michel de Montaigne. Fransız Deneme Yazarı. 1592
nitelik
10.11.2023 - 15:12Niteliksiz adam yavaş yavaş ete kemiğe bürünen bir hipotez değil, daha ziyade bunun aksidir, bir düşünce
haline gelen canlı varlık, ütopyaya dönüşen bir gerçeklik, özelliksizliğin bir özellik olduğunu adım adım keşfeden
ve bu yokluğu üstlenmeyi deneyerek onu kendini yeni bir varlığa, belki geleceğin insanına, teorik bir insana, en
nihayetinde otantik bir şekilde olduğu gibi, yalnızca olası, ama bütün olasılıklara açık bir varlık olarak var olabilmek için var olmaktan vazgeçen bir arayışa yükselten özel bir varlık.
Maurice BLANCHOT, Fransız Edebiyat Kuramcısı, 2007
Çev. Zeynep TURAN,
İşte bu insan tipi Aydınlanmayla başlayan ve 20. Yüzyılın ilk yarısını kan gölüne çeviren insan tipi, yani sen kimsinci, derinliğini kaybetmiş, yüzeysel, ilk duyduğuna kanan, gerisine bakmayan, kendine tapan, yüce insana
inanan kişilik, yani tuzak, defalarca yazdım geleneksel dönemin de, modern dönemin de, tam tersi yönde gidip,
herkese karşı haklılık kavgasını veren sıyırır bu sınavdan diye, sonuç dönemin tanrısı, sen kimsin, varsa yan
cebime koy, fazla konuşma, artık ne konuşur, bekler görürsün.
Hayır, yalnız ben varım ben,
varsa benzeri konulsun yanına.
Turan, Mistik.
kızlar
10.11.2023 - 14:50Beklentiyi bekler, beklediği beklemez.
Toplam 625 mesaj bulundu