Hasretin bağrında, dem aldı çayım
Mesafemiz sanki, dudak payında
Yudumun hüznünü, sor anlatayım
O malum mevsimin, eylül ayında
Yoksulun nabzını dinlerken sefil
Duyduğu nağmeler kul türküsüdür
Güftesi bestesi gam ile hemhal
Makamı hüzzamdan tel türküsüdür
Varsın yanan yansın felek çarkında
Gülşende bir şemme goncada reşha
Savursun rüzgârlar hâl olsun cana
Gönül hanesini saran rayiha
Arı emeğinde bal olsun cana
Bakışın manası göze yakışsın
Hamalız hepimiz ağır yükümüz
Diyardan diyara erdem taşırız
Aşkın dergâhından ehl-i dil ile
Üşenmek bilmeyiz her dem taşırız
Tasamız yürekten vurgunu beter
zamanı okurum her gece
yastığa koyunca başımı
satır satır
fısıldar kulağıma mazi
sağ yanıma dönünce
Eskiyen hatıranın yolda kayboldu çoğu
Bilemedik teselli böyle olmazmış meğer
Hikâyenin nihayet son buldu yolculuğu
Vakti gelmeden önce görünmez kardelenler
Saat tuttuk vakite tükettik tüm zamanı
Kadehler dağıldı döküldü bade
Sermeste mecalsiz meyhane kaldı
Saki halsiz masa kırık mey tatsız
Geride bir mekân virane kaldı
Gönülden vurgunlar görünmez artık
Varmışlı yokmuşlu masallar vardı
Mecnun oldu aşklar kayboldu çölde
Her aşık canına canan arardı
Keremdeki hasret yalnızca dilde
Ferhatlar Şirinler aşılmaz dağlar
Haline sabret gönül hüküm zamana kalsın
Anlar halden sazende nağme kemana kalsın
Yanma derdinden yana açma sırrın ağyara
Topla başaklarını rüzgâr samana kalsın
Hüsnüne ilişti bir anda gözüm
Cemalin nuruna hayran eyledin
Elde değil canan gönül bu işte
Bir anda ahvalim niran eyledin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!