Bir kelebek yerle yeksan.
Belli ki, yolun sonu.
Üç günün hatırına rengarenk kanatları.
Yitip gitmeye and içmiş gibi,
kırılmış sanki tüm umutları.
Dudağından düşürdüğün buselerini topluyorum ayrıldığımız tren garında.
Acıklı bir hikâye şimdi, anılarda.
Uzak iklimlerin yağmur düşlü adamlari arasında aşkı kutsuyorum şimdi.
Bir kahve molasının aşk sohbetlerinde.
Aşkı sınama bende
Altından kalkamam bu ağır duygunun
Gözlerime de bakma öyle
Gizeminde boğulurum
Boğum boğum siyah saçların gecenin düşleri gibi
Gece büküyor boynunu vicdanı öne koyunca.
Ben, gidiyor başka aleme seni içe koyunca.
Hak yemenin tadına doyulmuyor şeytana tapınca.
Insan olmak bir meziyet, ar namus bir hediye.
Yaradan ne de güzel yaratmış dünyayı sev diye.
Ilık bir bahar aksamıydı kurbağaların ay ışığına olan sevdasında hep birlikte göğe bıraktıkları seslerdeki sevdaları göğe sunmaları.
Akşam kendi yalnızlığına çekilmiş, gizemli iç çekişleri bir rüzgârın seramonisinde canlanıyordu.
Yıldızlar ölümsüzlüklerini sınıyorlardı gök yüzünde.
Yüzümümdeki hüznü ay ışığından gizleyememenin telaşı vardı benliğimde.
Kimliğimde yazan cesur bir yenilmişlik hikâyesiydi.
Öyle gülümsemeler atma bana.
Askın bam telinden nağmeleri düşürme gözbebeklerinden.
Seher yeline bırakma saçlarını,
Giyme üzerine beyazları.
Naftalin kokuları arasında,
Yine kozmopolit çağrışımlar, akşamın finaline düşen günden süzülen yaşam kalıntıları.
Ayrıntılara gizlenen, çözümsüz yargılar.
Çocukluğumda saçak altına konulan kaplara biriken yağmur suları takılıp kalmış aklıma.
Her damla sesi, ruhumda melodik bir tını bırakmış.
Melankolik tavırlar ortaya koyarken kızıl ufka bıraktığım meraklı bakışlar.
Bir şiir kadar yakın ol bana, gökyüzü kadar uzak.
Gözlerinle sev beni, varlığım sana tuzak.
Gülümse sen, uzaktan, güneşin yüzünde görürüm.
Bir yudum insanım işte, sevmezsem ölürüm.
Her sabah sen düşersin aklıma, payımı alırım aşktan.
Tüm denizleri doldurup avuçlarıma, gözlerinin mavi tonunu aradım.
Sonra oturup bir kenara, eski günlerimizi andım.
Sensizlik yürekte yanan köz, nasıl kopartılıp atılabilir ki; can'da can olmus öz.
Hasret uçurumlarından düşmüş adamım, saat misali ayrılık anına takılmış kadranım.
O yüzden sen diye atıyor sol yanım.
Puslar arasında rüya aleminden,
Siyah beyazdı her şey,
Sen, içinde adeta melek.
Gülümsüyordun sadece.
Gülümsemeni bıraktığın yerde,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!