Kapat hesabı garson.
Efkâr doluyum.
Bu gece erken terk ediyorum mekânı.
Hatıralar canlandı yine,
Masam boş, kimseler uğramaz oldu yanıma.
Kaçamak bir bakış diyorum,
yakıcı yıldırım türevinde.
Kavrulup gitsem, bir kıvılcım boyunda.
Lime, lime parçalansam, zerre toz olup;
Her parçamda bir iz olmalı,
Masallara terk ettim bendeki seni.
Kirpiğinden düşen yaşlar hüzünlerin gölgesinde duruyor.
Anılardan kalan ne çok şey var hatırladığım, sılada özlemim, yanındaydı mutluluğum.
Ellerim üşüyor sevgili, ellerim üşüyor; sensizliğin poyrazında.
Zamanın keskin kırağıları düşmüş saçlarıma, yorgun gözlerle anılara gülümsüyorum.
Oysa, tek geçiyordum seni.
Bir at asiliğinde,
rüzgâra astığım yelelerimle.
Diz kırığım oldu önünde,
el aman sancılarında.
Mavzerde pusulanan deli fişek misaliydi,
Azap kuşlarına ferma yapan bir tazı belkide.
Yaşamak bir sanat olsa da, dinginliğin yanına pusu kurmuş öfkede.
Çok zaman geçti üzerinden, hep söz edildi durdu, dünya düzeninden.
Kimi medet umdu, komşusundan, kuzeninden.
Durum muhakemelerinde kendime verdiğim cezalar var.
Karanlığıma ışığını tutan ne varsa gözlerimi aldı benden.
Gönlüme giydirdiğim ne kadar elbise varsa hep dar geldi.
O benden içine tüm dünyayı sığdırabildiği boş bir çuval istiyormuş meğer.
Değerli veya değersiz ne varsa harmanlayıp içine katıp beni onlarla karıştırdı.
Sen, içinde ben olmayan bir hikâyeydin gözlerinden okuduğum.
O hikâyenin içinde senin güzelliğine parlayan yıldızlar vardı gök yüzünde.
Senin mutluluğunla mutlu olan benin, kıymeti harbiyesi yoktu.
Ben, sana sırlı ve sihirli aynalar ardından bakıyordum.
Bi haberdin varlığımdan.
Ayaz kırığı bir muhabbet,
Gönül bağından kopan her tümce,
Bahar dalına asılmış,
Bukre yalnızlığında.
Kendi normlarında normale dönerken sensiz bir sonbaharın sarı yaprakları arasında susuyorum sessizliğe.
Yine akşam oluyor ve ben,
yıldızlardan taç yapacağım başına.
Ama sen sevgiden bi habersin.
Sensiz çığlıklarım akşamın sessizliğine iz bırakırken,
Kaç sözcük kurban etti kendini şiire.
Kaç ormandan geçti düşlerim, gülümsemelerimi ardında bırakarak.
Kaç tel ağardı saçım, kendi hezeyanlarına canını kurban ettiğinde.
Kör testere ağzındaydı her feryat, acıları kanıksadığında.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!