Her gün yeniden yıkayıp
güneşe astığımız
El yapımı mutluluklarımız var bizim
Bir minik serçenin ötüşü
Bir bebek gülüşüyle şahlanan
Gözbebeklerinde yaktığım dünyam
Ey aklını başından alan
Aşkı görünce tanır insan
Havadaki koku değişir
Güneş başka parlar
Toprak başka türlü kokar
Ben o yerden gideli kuşlar ağaçlar sesler hiç değişmemiş
Çocuklar hala babalarının ellerinde umutlu
Kadınlar hep telaşlı çabuk
Ben oradan gideli seviler sevgililer hiç değişmemiş.
Aritmik nabızlarda koşturan delikan
Ve elinde çiçek demetiyle karşımda duran o küçük çocuk..
Sisli duvarlar ardında kalan
Karanlık ellerde son bulan
içinde güzellikten eser olmayan
Ne kadar dava varsa görülmemiş
affına Mazhar
Duyma beni görme sil aklındakileri
Uzak yalnızlık rüzgarlarında savrulurken
kapıma düşürdüğün yaprağını al da git
Git ki sönsün o ateş
Dinsin bu kavga
Gitmelerden kaçılamayan o sevda
ne güzel bir varlıktır
Allah'ın insana lütfettiği
Ayrı bir lezettir dünyada tattığın...
Sorumluluktur..
Yorgunluktur..
Telaştır..
Açlıkla hastalıkla yoklukla sınanmalardan geçmişlerin
doymak bilmez gözleri önünde işlendi
bütün suçlar
Tek korkuları tekrar açlıkla sınanmaktı
çoktan sınıfta kaldıklarını bilmeden.
Göz yumduklarının gelip kendilerini de vuracaklarını düşünmeden
Ne zordur oysa yenilere başlamak
alışmaya çalışmak
Kader bu kez ne hazırlamış diye telaşlarda meraklı ve ürkek
Oysa ne olacak ki
Bir ademoğlu karşındaki..
Yaradanı şeytanın avuntusuna satan
Ömrüm mısralarını çekerken
Karanlık gecelerde
Bekçi düdükleriyle çınlıyor sokak
Soğuk kaldırımda kuytulara sinmiş ayak sesleri..
Ve uzayan gölgeleriyle geliyor yağmur bulutları..
Hangi aşığın koynundan alabilirsin cevheri
.hangi mısrayı geçsem
bir yürek kanar bir çiçek açar
Bir gönül suya konar
Hangi sese tutulsam
bin yıllık şarkıdır
tülay hanım yüreğinize sağlık şiirlerinizi zevkle okudum kaleminiz daim olsun