Yalnızlık kuyularından çatlak sesler geliyor
Hayır çığlık atmıyorlar.iimdat çığlıkları değil.
Can çekişlerin halsiz soluk sesleri
Kurtuluş aramayı çoktan bırakmış yorgun elleri
Karanlık gözleri ve masum kalpleri
Ezilmiş horlanmış dışlanmış
Uzağı yakın eden dostlar her zaman kıymetlidir..
Bir yanımız mevlananın şemsini arar durur
Bir yanımız körkütük sarhoştur burnunun dibindekini unutur..
Ve en uzaklara göçen seyyahtır gönlümüz
Ne aradığını bilemeden yolu son bulur...
Yansın ateşlerde İbrahim
Savrulurken tozsun çöllere
mecnunu öldüren gelin
Ve acısı taptaze kanayan yara
Elinden aldığın umut paramparça..
Gül artık oyna bayramındır
Sen miydin o
Saman alevi, pamuk şekeri gibi
Aslından müsvedde çıkarılamayan
bir görünüp bir kaybolan
Eşsiz ışığıyla göz dolduran.
Sesiyle neşesiyle tozu dumana katan
Muhteşem gelmiyorken artık hiçbirşey
Yitirmişken renklerini hayatın
Birden...
Gülüveriyorsun..
Bahçeler en güzel çiçeklerini açmış mevsim rengini çoktan değiştirmiş oluyor
Hayatın en kaçamak parantezini açıp
Ey sırat ne uzun ne çetrefilli ne yorucusun
Kaldırımın yok asfaltın yok
Çakıl taş oyuk oyuk çok yerin
Düşmemek için debelenirken
Birinden kurtulunca diğerine düşmüş oluyorsun çoktan..
Enkaz yığınlarından gelir gibi sesler
Öyle el ele sırtsırta yanyana gözgöze durdukça
Dünya en hızlı dönüşlerini de yapsa etrafında
Dimdik ve sağlam durur insan.
Sevgilerini çoğaltırken evrenin .
Bütün dertler tasalar önce ikiye
Geçip giderken zaman
değiştikçe mekan
sen de değişeceksin.
Saçlarına aklar,
yüzüne yollar yağdıkça
Gözün görmeyip dilin sustukça eksileceksin.
Ellerin kanıyorsa soğuktan ..
Üşüteceksin ..
Gir hayatın içine tam da göbek deliğinden ...
Beyaz küreleriyle yüksek volüm tansiyon
tülay hanım yüreğinize sağlık şiirlerinizi zevkle okudum kaleminiz daim olsun