Geldim yine karşısında tam durdum
Her daim yüzüme güldü mihrabım
Maddeden manaya bir köprü kurdum
En zorlu dağları deldi mihrabım.
Yürekte ki sözler dokundu cana
Bir rahmet dokunur yağmurlar iner
Islanan çiçeğin dalı kırmızı
Rüzgarın öfkesi yağmura siner
Eğil de kulak ver, dili kırmızı.
Sözlerde kinaye, belki panzehir
Kısık sesleriyiz sevdiğim biz bu toprağın
çıplak ayaklarımızı öperdi toprak ödül yerine
ne süslü elbislerimiz oldu, ne yalaka lafımız
belliydi safımız...
Masa üstü ne kahramanlar gördük
Rüzgâr değmesin saçından tele
Kan mı sızmış yanağında güle?
Zülfünü tarayıp savurma yele!
Ben seni her esen yelden kıskandım.
Kalabalıklar içinde yalnızım
içimde sessizliğin kadar
fırtınalar susar kasırga susar
gözlerimde ıssızlığın kadar
kurşunlar erir içimde
yıllardır vefasızlığın kadar.
mevsimlere sordum güneşe küsmüşler
küsmüşler de bir boşluğa düşmüşler
kışta üşür bazı yüreklerde bilesin
mendil değil elindeki gözyaşımı silesin.
dağların doruklarında kara sevdam
Kızamık gibi seviyorum seni
bir değdi mi diline, bırakamazsın
alışkanlık yapar, tutku yapar
tıpkı senin gibi
yüreğime çöktüğün gibi
ama kızamıkla aranda bir fark vardı
Kızamık gibi seviyorum seni
Bir değdi mi diline, bırakamazsın
Alışkanlık yapar, tutku yapar
Tıpkı senin gibi...
Yüreğime çöktüğün gibi
Ömrümü yordumda bir senin için
sende benim için yor gizli gizli
bir gün öldüğümü belki duyarsın
şu uçan kuşlara sor gizli gizli
Yıllar gelip geçti ne onu ne beşi
Çınladı bir ses, koştu da duyan
Duymayanlar kaldı geri oldular
Kurtuldu Kuran'ın emrine uyan
Cümle şirkiyyattan beri oldular.
Kanatlandı bir nur zümrüt çağından




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!