Ayrılık…
Bir nokta mıdır, yoksa kapandığına inandıran bir sayfa mı?
Uzun sevdaların sonunda, usulca sönüp giden bir mum gibi,
kitabı kapamak mıdır henüz büyümeden?
Gelirsin bir deli rüzgar gibi,
savurursun her şeyi,
ayrıldım
evet, ses etmeden çıktım aralarından
bir elveda bile etmedim çoğuna
çünkü biliyordum
bir insanın yüzüne veda edemiyorsan
o zaten çoktan gitmiştir senden
Babam ve Sivas’a...
Hayatımın en kıymetli kökleri, biri kalbimde, diğeri toprağımda...
Babam, bana doğruyu, dürüstlüğü, sabrı ve onurlu yaşamayı öğreten adam. Gölgesinde büyüdüğüm, sesiyle yolumu bulduğum en sağlam dağ.
Ve Sivas… Türkülerde yankılanan, yiğitliğiyle bilinen, tarih kokan memleketim. Her taşında, her rüzgarında bir parça çocukluğum, bir parça hatıram var.
Sesimin yankıları gecenin derinliklerinde,
Ansızın kulağındaysa eğer, neden diye sorma…
İnanmalı, inanmalısın gerçeklerin doğruluğuna,
Yalnızca paylaşanlar aşar engelleri korkusuzca.
Bir zamanlar gökyüzü maviydi burada,
Düşüncelerim bu devirden,
bu şehirden,
bu boğucu betonun arasına sıkışmış insandan çok uzakta.
Bir dağın yamacında unutulmuş bir taş köyde belki,
bir çocuk gülüşünün yankısı kadar uzak.
Bir akşamüstü rüzgârında sararan yaprak gibi,
Gözlerinle başladım
dünyanın etrafını çizmeye.
Bir ışık vardı
her köşesi suskun bir haritada
ve ben o ışığın kıyısında
kendimi arıyordum -
Aydınlık gözlerin çevrelediği bir dünya bu,
Belki bir çocuk gülüşünün yankısıdır hâlâ,
belki bir pencere perdesinin ardına sinmiş
unutulmuş bir hatıradır.
Yaşıyorum - evet, adını bilmediğim bir sınırın içinde,
çizilmemiş bir haritanın ortasında,
Biz, gelip geçen gölgeleriz…
Dün dediğin, artık bir yankıdan ibaret;
Ne ellerinle tutabilirsin,
Ne de geri çağırabilirsin onu.
Ama oradadır hâlâ - bir iz gibi,
Zihnin kıvrımlarında saklı bir hakikat gibi.
I. Geçmiş — Sessiz Öğretmen
Bir zamanlar vardım, çocuk ellerimde güneş,
Ne fark ederdim neyi yitirip neyi biriktirmiş.
Sandım ki her yara geçer, her acı unutur,
Meğer bazı izler, insanı içeriden büyütür.
Zamanı anlatmaya çalışıyorlar bize,
kimse anlamıyor.
Saatler, elleri kanayan bir duvar ustası gibi
hep yanlış bir duvara vuruyor çekicini.
Dakikalar, bizim için yok.
Çünkü biz, kendi içimizde bir takvime gömülmüş,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!