Bir sabah, doğunun solgun ışığında,
Göğün en yüksek katında uyanır umut.
Güneş, altın gibi süzülür Tengri’nin katından,
Ve bir ses yankılanır rüzgârın kanadında:
“İnsanoğlu, yürü… çaban kutsaldır.”
Bir sonbahar yaprağı düştü bu sabah,
kimse görmedi.
Ben baktım, biraz içim eksildi.
Rüzgâr, yaprağın yerine geçti sonra,
yaprak rüzgâr oldu, ben suskun kaldım.
Bir gün,
Ayazın ortasında üşüyen dallar,
Güneşi hatırlar…
Ve kökler,
Toprağın derinliklerinde dua eder
Yağmur için,
Türük bodun, sözüm erti,
İlini sakın, elin tut.
Yer-Su kutsal, atalar izi,
Kutlu yurt, erinçli ot.
Kök Tengri yarlıkadı,
Bir düş düştü yüreğime,
Ne sessizdi, ne de kolay.
Yol taşlıydı, rüzgâr sert,
Ama yürek dedik: "Durma, yol al!"
Bir hayal kurdum, göğe uzanan,
Bir kök vardır,
Toprağı hiç bırakmaz…
Rüzgârla konuşur,
Ayazla kavga eder,
Ama hep der ki:
“Ben buradayım.”
Hayallerimle sözleşme yapmayı unutmuşum.
Onlar koşmuş,
Ben arkalarından bakmışım.
Bir madde vardı belki,
“Umutlar tükenirse
Bir sessizlik var,
Adını koyamadığım...
Sanki kelimeler ürker,
Benim içimde saklanır.
Güveniyorum sana,
Sözler,
Tozlu raflarda bekleyen;
Yıllanan sözler.
Kilit vurulan,
Anlatamayan, anlaşılamayan sessiz sedasız haykırışlar…
Karanlık, karamsar ve yılgın bakışlar.
Bir masaya oturuyorsun,
herkes konuşuyor ama kimse kimseye dokunmuyor.
Kelimeler çay gibi
çok demlenmiş, ama tadı yok.
Yanlış insanlarla çoğalıyoruz,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!