Burası hayat değil dostum,
Bir cellat pazarı:
Kim daha az korkarsa
Ona biçiliyor idam ipi.
Bir çığlık var içimde dolanan,
Zihnimde yankılanan fısıltılar dinmez,
Geceler döner, ruhumda hüzün,
Gözlerim kanar, yüreğim nefessiz kalmaz.
Her köşede bir gölge, her adımda bir iz,
Yalnızca çocukların gözlerine güveniyorum artık.
Kir tutmamış bir gülüşün içine saklanmış
küçük bir güneş gibi duruyorlar orta yerimde.
Bir tek onlar yürüyünce ayak izleri çiçek açıyor.
Bir tek onlar bakınca sokak lambaları utanıyor yanmaya.
Bir zamanlar güller açardı avuçlarımda,
Şimdi ellerim, unutulmuş bir yangın yeri.
Hâlâ sinmiş duman kokusu,
Dilime düşmüşse de bir zamanlar aşkın adı,
Artık her hece suskun, her kelime küskün.
Cömertlik, insanı insan eden değer,
Bir el verirsen, kalpten eksilmez hiçbir şey.
Bilgi de paylaşıldıkça artar, büyür,
Bilin ki iyilik, yürekte filizlenir hep.
Dostlukta çıkar olmaz, yüce erdemdir,
Toprak kokusu sinmiş ellerime,
Çatlak taşların arasından fışkıran yeşil otlar,
Her sabah uyanır gibi dağlar, yüzyılların uykusundan.
Çınar ağaçlarının gölgesi, ağır bir örtü gibi serilir yerlere,
Bir çocuk gibi sarılır toprağa, hasretle.
Her dalında bir hikâye, her yaprağında bir şiir gizli,
Deniz, gözlerime düşen bir rüya,
Sonsuz mavilikte kaybolmuş,
Dalga sesleriyle yankılanır içim,
Kumdan kaleler, yıkılan hayaller…
Bir zamanlar gençlik,
Bir şehir gördüm yokuşlara kurulmuş,
Her köşesinde bir ikbal sevdası,
Her yol ayrımında bir sır satıcısı,
Ve her dostlukta bir niyet kuyusu.
Sözde aşk arayan, özde menfaat peşinde,
Gözlerin bir ateş, içimde yanar,
Kahrımın sebebi, tatlı bir fırtına, dilber.
Hasretin bir ok, saplanır derin,
Bir gülüşünle sararım tüm yarayı, dilber.
Bir gün düşlerinle gelirken yüreğime,
Bir sabah güneşi, yavaşça doğar dağların ardında,
Altın parıltılarla süslerken kıvrımlı yolları,
Yürürken ben, toprakla konuşan ayaklarım,
Dinlerim rüzgarın fısıldadığı eski masalları.
Gözlerim, çiçek açmış baharın renk cümbüşüne dalar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!