Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Kulaklara aşk fısıldardı at üzerinde delikanlılar coşardı.
Çayır çimen nal sesiyle dolardı toprak bozkurt kokardı.
Yalnızlığın soluğundan sıcak rüzgarları dağlara salardı
Gökten aşk yağardı sırılsıklam Türk için ağlardı Asena

Masum bir masaldı Türk coğrafyası üstünde her daim

Devamını Oku
Osman Demircan

Türkiye'de önemli olan vatana hizmet değil amaca hizmettir. Birtakım odaklara ve gruplara hizmet ediyorsan başarılısın demektir. Yani iyi bir yönetmenin yatağından geçmedikçe başarılı bir assolist olamazsın mantığı her yerde geçerli. İşte bu yüzden birçok kurum ve kuruluş yatak odasından farksız. Affedersiniz her yer salatalığın keyfine göre yönetiliyor. İşte bu yüzden ortalık hıyar gibi adamdan geçilmiyor.
Düşünün bir genç üç yıl dershaneye gidiyor. Sonunda üniversiteyi kazanıyor. Derken tam bir bilgi ve beceriyle mezun oluyor. Ne mi oluyor? Tomrukçu oluyor. Çalıştığı masasının içinden sürekli hızar sesleri yükseliyor. Buna memur kafası deniyor. Çünkü kafası anca bunu kesiyor. Yani simetrik düşünüyor.
Ama gel gör ki çalıştığı kurumda bir kalas yönetici buluyor sonra racon kesmeye başlıyor. Bazen bu şahıs büyük kişilik belirtileri gösterip çok önemli tespitlerde bulunuyor. 'Dağdan kestim kereste gel bize bazı bazı.' deyip herkesi şaşırtıyor. Tabi bu şekilde amaçlarının niteliklerini ortaya koyduğu için büyük alkış alıyor. Kimler mi alkışlıyor?
Tabi ki kalaslar.
Türkiye tam bir ağaç cenneti. Böyle olunca da orman kanunları itibar kazanıyor. Bazıları ise bu kanunlardan cesaret alarak iyice kök salıyor. Sonra gelsin hızar sesleri gelsin amaca hizmet etmekten başka bir şey düşünmeyen düz memur kafası.
Peki hiç düşündünüz mü niçin bazıları orman arazisindeki bir villada oturmak istiyor? Cevabını ben vereyim: Orada kendini buluyor. Orada kendini görüyor. Hem orada kendi kanunları yaşıyor hem de istediği gibi kök salıyor.

Devamını Oku
Osman Demircan

Simsiyah el dolanır durur içimde
Akşam sabah dokunur yüreğime
Marazi hastalık dolar vadilerime
Dereler kurur duygularım kudurur
Açar acının çiçekleri şiirlerimde

Devamını Oku
Osman Demircan

Sen benim hayatımda bir şiirsin.Seninle yaşadığım sürece şair olmaya devam edeceğim. Saçlarının, gözlerinin, ellerinin resmini kelimelerle çizeceğim.Sen billur bahçelerde yürüyen bir güzelsin.Sana gül renginde yollar döşeyeceğim.
Kar suları koparak gelir sımsıcak sahillere.Dünyanın yüreğini hoplatır, kumsaldaki suların dansı.Gider gelir dalgalar ve deniz.Gökyüzünde martılar çizer gözlerini.Ve ben sahilde ufka dalarak seni isterim.Kumlara yazarım dize dize özlemini.Bir şiir yazarım şarap tadında, denizin köpük köpük olduğu o vakit.
Hayat yüksekten düşmeye benzer.Bazıları yere çakılır, bazıları dört bacak üzerine düşer.Sonuç ne olursa olsun bir daha ayağa kalkamayan da olur, eskisinden daha güçlü bir şekilde yürümeye devam eden de olur.
Eğer gideceksen dur demem sana. Düşersen sakın bir daha gelme bana.Çünkü kimlere koştuysan onlar bulsun sana aşkın en güzelini.
Seninle ağlarım yağmur altında.Ipıslak olmak isterim seninle o saatlerde. Yollara yazarım adını.Yağmur her adını sildiğinde yine yazarım sana olan sevgimi.Seninle yaşardık aşkın en güzelini. Kırardık bütün zincirleri.
Eğer gidersen arkana sakın bakma.Çünkü sırtını dönüp giderken, ardında bırakacaksın senin için yazdığım tüm şiirleri.Dünyanın kanunu böyle.Kim beklemiş ki ardından sevdiğini. Kim gidenin arkasından saatlerce yas tutmuş ki.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir yanı uçurum olsun bir söz söyle bana
Kelimeler dağ gibi büyüsün dudaklarında
Çağır beni yaylalara, sarp yamaçlara
Dinlemeyeyim hiç kimseyi koşayım sana

Kapı gıcırtısı gibi olsun bir söz söyle bana

Devamını Oku
Osman Demircan

Al beni götür buralardan anne. Burada güneş bile soğuk. Dokun cümle ırmaklarıma. Avuçlarına dolsun kelimelerim. Belki anlarsın beni o zaman anne. İç yüreğimdeki korkuları. Bir su gibi akar hayatım. Suyum kendi içine akar anne. Akıt içine duygularımı. Belki yüreğine bir su gibi düşerim. Acılarımı hissedersin anne. Benim hiç dostum yok anne. Zamansız açan bir çiçek gibiyim. Yapraklarım buz solur anne. Bu yüzden sıcacık gülümseme çok görülür bana. Sözden öteye geçmez, sevilmelerim. Ve cümle yalanlar dolar kulaklarıma. İşitmekten korkarsın insan seslerini. Bir gürültü kopar her gün kulaklarımda. Hep de sözlerim kesilir dudaklarımda. Dudaklarımda bu yüzden bitmeyen cümleler var. Tadı yok konuşmaların. Konuştukça insan dolu gemiler batar denizlerimde. Buna rağmen sadece benim cesedim vurur kıyılarıma. Kıyalarda yaşayanlar, rakı içer. Sarhoş naralarından dolayı feryatlarımı kimse işitmez. Ezanlar da okunur semtimde. Oturduğum semt bir taburedir anla anne. Bir çay ocağına benzer şehrim. Bir küp şeker gibi katılır hayatıma insanlar. Herkes dört köşe iken yanımda, ben masaya dökülen ve masa ucundan başka hayatlara akmak isteyen çay gibiyim. Bu yüzden beni buralardan götür anne. Bir tabuta koy beni anne. Canlı canlı göm beni başka semtin canlılığına. Belki o zaman yaşam kalitesi olur kefenim. Üzerime atılan yağlı paçavralardan kurtulurum. Yaşadığım semtin mağazalarında, aradığımı bulamam. Aramak kırk yaşındaki bir adama yakışmaz. Hala bana hayat çocuk muamelesi yapar. İsterim ki beni pazarlayan bütün işportacılardan, kendimi çalayım. Suçum kendimi çalmaksa başka insanların standlarından cezamı çekeyim. Bu kadar ucuz muyum ki, kendimi kurtarmaya çalıştığımda semtimin insan pazarından, hırsız damgası yiyeyim. Al beni sen kurtar anne. Beni bana mahkum etmişler. Yüzümü tırmalayanlar, yüreğimi dikmişler. Bu yüzden acım çok büyük. İnsanlar, iyilik etme niyetiyle duygularımı ipe germişler. Anne senden de bana fayda yok. Bir ben miyim yüzü koyun yatarken, sırtında kurtlar dans eden. Neden yüreğim kurtlanırken, dudaklarım kan kusarken, elmayı, armudu, eriği hayat bana sevdirir. Ölüm dudaklardan başlar anne. İstemem erik ya da erikler gibi tekil ve çoğul isimleri. Bana sonsuzluğu bul getir anne. Hiçbir yerde bulamam sonsuz mutluluğu. Kırk yaşından sonra bir avizeme bakıp, bir arabamın farlarına bakıp kendi kendime ne adam mışım ben deyip sahip olduklarımın beni kandırmasına izin veremem. Bana sonsuzluğu satın al anne. Bana Ahmet ile armut arasındaki farkı söyle anne. İkisi de dibine düşer. Artık bu yaştan sonra armudun sapını, Ahmet'in çöpünü çekemem. Bana mum alma anne. Mum çok gölge yapar anne. Kimsenin gölgesinde yaşayamam. Bana sonsuz ışık dolu bir mutluluk ver anne.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bütün kapılar yollar kapalı bana
Perdeler açık olsa da ardına kadar
Ne bekleyenim ne ağlayanım var
Benim bu şehirde ne işim var anne
Hoyrat ellerin burada saltanatı var
Sürekli ağ örerler kefen biçerler bana

Devamını Oku
Osman Demircan

Kırık bir su bardağından yere dökülmekteyim
Kir, toz benimle akmakta zamanın uçlarından
Damla damla düşmekteyim cami saçaklarından
Bütün mabetlerin kenarından süzülmekteyim

İçimdeki nem içimdeki kir vurmakta duvarlara

Devamını Oku
Osman Demircan

Ölümün olduğu yerdeyiz bir kuru dal üzerindeyiz.
Güllerin son demindeyiz açmayan günlerindeyiz.
Öyle acı ki çektiklerimiz bıçak altında gülmekteyiz.
İnsanız, insani güzellikler yaşamak istemekteyiz

Bir bıçak altında yürümekteyiz ölüme gitmekteyiz.

Devamını Oku
Osman Demircan

Ey cehennemin sahibi Tanrı'm yine yüreğimi yakmaktasın. Dersin ki ben insanın kalbinde bulunurum. Bak ateş içindedir duygularım söyle neredesin? Ben hep seni sevdim tek seni sevdim. Uykularımı bölerken kabuslarım, hep dualarımla başımı güven içinde sana yasladım. Şimdi dertten döküldü saçlarım. Söyle başımı alıp nereye gideyim, yok ki senden başka sığınacağım. Söyle Tanrı'm. Acılarımın tek beni yakacağını sanırdım. Neydi çoluk çocuğumun günahı? Neden onları benim cehennemime attın? Neden beni meyveli bir ağaç gibi yaktın? Söyle Tanrı'm beni neden yarattın? Ağaçlar soğukta ve ayazda yapraklarını dökermiş. Kuru bir dala dönermiş tüm ağaçlar. Bir orman var içimde Tanrı'm. Bütün ağaçlarının yaprakları dökük, dalları kupkuru ve sönük. Ve ben içimdeki ormanda kaybolmuşum. Duygularımın dal budağı arasında bir balta gibi kalmışım. Söyle beni neden yarattın. Bir kader ki bıçaktan daha keskin. Bir kader ki sürekli yüreğime bıçak gibi saplanmış. Söyle Tanrı'm beni hangi duyguyla yarattın. Niçin bu dünya bir kaşığın çukurunda zeytin tanesidir. Sanki bu dünyada yaşanılan her şey yenilir yutulur cinstendir. Yüreği tok bir insan göremedim. Tüm sevgiler kendine bir kurban aramaktadır. Söyle Tanrı'm neden beni kurtlar sofrasına attın.Nice akşamların şairi oldum da bir mehtap gibi şiir yaşayamadım. Ben yeryüzü karanlığında bir yıldızı penceremde bulamadım. Hep perdelerim örtük kaldı. Ben evimin penceresinden ay ışığına simsiyah gözlerle baktım.
Söyle Tanrı'm beni cehennem için mi yarattın? Bir ateş var ki içimde hiç sönmeyen, küllenip küllenip yeniden körüklenen. Ey Tanrı'm beni su içinde yaşayan bir balıktan neden farklı yarattın? Şimdi kendimi denize atsam yüreğimdeki yangını söndürmek için, yine beni sularda boğar mısın? İntiharımı suç sayar mısın?
Bir çiçeğin cesedine kelebekler konar mı? Söyle ben ölürsem arkamdan anam ağlar mı? Ah anam beni neden doğurdun? Bir yanlıştan hiç doğru doğar mı? Hiç yanlış yol doğru murat alır mı? Beni sen yanlışlıkla mı doğurdun? Çünkü ben tüm seçeneklerin ya e şıkkı oldum ya da hiçbiri. Bana neden başka bir seçenek bırakmadın.
Bir kadın sevmek erkeğin baharıdır. Öyle bir kadın sevdim ki kışın bile yüreğimi sımsıcak tutan. Yüzümde güller açtıran. Ama artık yüzüm bir kağıt gibi yıprandı. Alnıma yazılan yazı yüzümün duvarında bir tablo gibi asılı kaldı. Ben tüm cümlelerimi o yazıyla yazdım. Ama kadınım beni hep dudaklarımdan öptü alnıma bir buse bile kondurmadı.
Bir balta sapı isen baltayı seveceksin. Neden bir kürek sapı olamadım diye üzülmeyeceksin. Hem ne fark eder ki altı üstü bir sapsın. Önemli olan dümdüz ve düzgün olmandır.
Ey Tanrı'm beni eğip bükme. Beni doğru bir insan eyle. Çünkü ben kaderimle varım. Kaderimi düzgün eyle.

Devamını Oku