Kaçırır durursun benden yüzünü,
Neredesin; ne görür ne duyarım.
Çaresizim şu gönlümün gözünü,
Ben ha bire hayallerle boyarım.
Biçilmiyor kara sevdaya vade,
Azrail dünyanın baş pehlivanı,
Kimleri tutup da sermedi yere.
Acır yıkmaz deyip genci civanı,
Avutma kendini sakın boş yere.
Kimileri “et” zannetti, dişlendik
Kimileri “kuş” zannetti, taşlandık.
Dönem geldi; oluverdik baş tacı
Dönem geldi; ötelendik, dışlandık.
Yaşlanmak; düşleri bir yana koyup
Biraz da gerçeğe yaslanmak demek.
Aklın dediğine daha çok uyup,
Tecrübe kazanıp uslanmak demek.
Eskitir insanı dünya işleri
Sapasağlam; Kafa, gövde, el, ayak
Sorun görünmüyor yaşlanmayınca.
Gözlerdeki gözlük, eldeki dayak
Narin görünmüyor yaşlanmayınca.
Döşten, sırttan bol bol yersin kırbacı,
İşin sırrı ya dalda ya yaprakta,
Ya havada ya suda ya toprakta.
İnsan yetmiş yılda düşer toprağa
Çınar beş yüz yıldır dimdik ayakta.
Çarşamba şehrinin canı ciğeri
Aklımı kiraya vermek istedim
Delilerden başka tutan olmadı.
Atıldım meydana “Dayıyım” dedim
Yeğenlerden başka yutan olmadı.
Arz-ı hürmet ile çıktım önüne,
Dudaklarım kurban olsun
Minicik ellere yavrum…
Kucağıma cennet dolsun,
Sarıl şu kollara yavrum…
Hele emekle, yürü, koş
Yayladere sevdasıyla tutuşup;
Bu renkli sayfada buluşmak güzel….
O diyardan uzaklarda yetişip;
O şirin köy için çalışmak güzel…
İnsan elbet özler baba yurdunu;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!