Onur Göknil Şiirleri - Şair Onur Göknil

0

TAKİPÇİ

Bursada doğdum İzmir de yaşıyorum

Onur Göknil

gökyüzü susuyordu o sabah
ve dünya ilk defa sana benziyordu
bir doğumhanede değil,
kâinatın tam kalbinde açtın gözlerini
gözlerin iki sonsuz göl
benim bütün boşluklarımla doldu

Devamını Oku
Onur Göknil

bir vakitler gölgem düşerdi çocukların yüzüne,
rüzgârla fısıldaşırdım,
gökyüzüne dua gibi yükselirdi dallarım.
şimdi gövdemde duman var,
kül var,
sessizlik var…

Devamını Oku
Onur Göknil

Gün, göğün kenarında paslı bir bıçak gibi yavaşça kayarken aşağı,
Sahil yolunun kıyısında ne tam gece ne de gündüzdüm ben,
Yalpalayan ışıkların içine sinmiş o belli belirsiz kederle
İçimde biriken her şeyin üstüne sürdüm motorumu
Ve bilerek açtım vizörü,
Yüzüme çarpsın diye bütün birikmiş zaman…

Devamını Oku
Onur Göknil

İnsan bazen bir veda cümlesinin içinde sonsuz kere oturup kalkar. Bir kapı kapanır ama gürültüsü içimizde yıllarca yankılanır. Her şey biter, derler… ama hiçbir şey tam olarak bitmez. Bazı duygular, yarım bırakılmış bir şarkının içinde sabitlenip kalır; ne çalar, ne susar. Sadece orada öylece durur. Seninle geçen zaman, artık olmayan bir zamana dönüştü. Ve ben hâlâ onun içinde yaşamaya çalışıyorum.

Aşkın en sessiz hâlidir terk edilmek. Çünkü artık sana dönük söylenmiş hiçbir söz yoktur, ama sen hâlâ konuşursun içinden. Cümleler kurarsın, ona ulaşmaz. Gülümsemeler hayal edersin, yüzünde donup kalır. Bazen bir çatal kaşığın sesinde bile onun yokluğunu duyarsın. Bir masa, iki sandalye, ama biri hep boş. Her yemek, eksik bir hikâyeye dönüşür.

Bütün bunların ortasında bir an vardır. Ne zaman olduğunu tam hatırlamam. Belki sabaha karşıydı. Belki de içimin sabahına denk düşen o sönük, grilik anıydı. Pencereden dışarı bakarken camda bir buğu oluştu. Elimi uzatmadım. Silmek istemedim. Çünkü orada bir şey gördüm:
“Çiğ tanesinin üşüyen buğusu gibiydim…”

Devamını Oku
Onur Göknil

Aşkı sorarsan Serin
önce kendine bak
bir gülüşle başlayan o titreşimi
bir şarkının ortasında duran suskunluğu…
birinin adını duyunca kalbinin yürüyüşünü değiştiriyorsa
işte orada başlar zamanın başka bir dili.

Devamını Oku
Onur Göknil

Ben seni hiçbir zaman heykellerden öğrenmedim.
Resimlerin vardı elbette,
Ama esas izini, insanların gözlerinde gördüm.
Sana inanmış bir öğretmenin sesinde,
Sabahın köründe okula giden bir çocuğun sırt çantasında,
Bir annenin elindeki ekmekte.

Devamını Oku
Onur Göknil

Ben seni hep
yüzüme düşen bir gölge gibi hatırladım baba,
pencereler kapanırken içimde,
sessizliğini duyardım önce
bir şiirin içinde kaybolmuş
ve orada sonsuza dek kalmaya yemin etmiş gibi…

Devamını Oku
Onur Göknil

Hayat bir terazi değil,
ve sen ne kadar hak ettiğini anlatsan da,
duymaz bazen duvarlar,
dönmez çark, kırılır ip,
düşersin en olmadık yerden,
gökyüzü bile bakmaz yüzüne.

Devamını Oku
Onur Göknil

Bir gün, her şey olması gerektiği gibi başlar belki. Güneş doğar, çay demlenir, okul çantaları hazırlanır, ufak bir aceleyle ayakkabılar giyilir, saçlar taranır. Belki sen, Fahriye, yine bir şeyler unutmasınlar diye arkalarından seslenirsin. O gün de sıradan bir gün gibi gelir size. Ama ben... eksik olurum o sabahın içinde. Söylenmemiş bir cümle, dokunulmamış bir omuz, bırakılmamış bir el gibi…

Bu satırları sana ve çocuklarımıza, Serin’e ve Rüzgâr’a, bir ihtimal eksik kalırım diye yazıyorum. Çünkü kelimeler kalır bazen, ses kalmaz.

Fahriye,
Seninle geçirdiğim her an, bir evin içinde nefes almak gibiydi. Kendi kendime kalmaktan yorulduğum zamanlarda bile senin varlığınla sığındım hayata. Gücüm yetmediği yerde sen taşıdın yükü. Fark ettim. Sessizce yaptıklarını, eksilmeden yanında durduklarını hep fark ettim. Belki söyleyemedim, ama bildim. Ve seni, en çok o bildiklerimden dolayı sevdim.

Devamını Oku
Onur Göknil

[Kadın – Sessizlikte başlar:]
bana baktığında…
hala beni mi görüyorsun
yoksa alıştığın bir silueti mi?

onca yılın içinden

Devamını Oku