Bir gün, her şey olması gerektiği gibi başlar belki. Güneş doğar, çay demlenir, okul çantaları hazırlanır, ufak bir aceleyle ayakkabılar giyilir, saçlar taranır. Belki sen, Fahriye, yine bir şeyler unutmasınlar diye arkalarından seslenirsin. O gün de sıradan bir gün gibi gelir size. Ama ben... eksik olurum o sabahın içinde. Söylenmemiş bir cümle, dokunulmamış bir omuz, bırakılmamış bir el gibi…
Bu satırları sana ve çocuklarımıza, Serin’e ve Rüzgâr’a, bir ihtimal eksik kalırım diye yazıyorum. Çünkü kelimeler kalır bazen, ses kalmaz.
Fahriye,
Seninle geçirdiğim her an, bir evin içinde nefes almak gibiydi. Kendi kendime kalmaktan yorulduğum zamanlarda bile senin varlığınla sığındım hayata. Gücüm yetmediği yerde sen taşıdın yükü. Fark ettim. Sessizce yaptıklarını, eksilmeden yanında durduklarını hep fark ettim. Belki söyleyemedim, ama bildim. Ve seni, en çok o bildiklerimden dolayı sevdim.
[Kadın – Sessizlikte başlar:]
bana baktığında…
hala beni mi görüyorsun
yoksa alıştığın bir silueti mi?
onca yılın içinden
[Kadın – İçine dönerek, hafif kırık ama dirençli bir sesle:]
ben susmayı senden öğrendim aslında
çünkü sen en çok orada sustun
bir cümle kurmak istedim,
"yoruldum" demek gibi yalın
[Kadın – Gözlerinde yılların bilgeliği, sesi yumuşak ama net:]
biliyor musun,
artık seni değiştirmek istemiyorum
çünkü seni değiştirmeye çalışırken
kendimi ne kadar eksilttiğimi fark ettim
[Kadın – Gözleri dolu ama gülümseyerek, yavaşça konuşur:]
şimdi dönüp baktığımda
sana kırıldığım ne varsa
aslında en çok sevdiğim yerlerinden kırıldığımı anlıyorum
çünkü kalbim sana en çok
Ben bir gün
bir gölgede kalırsam,
güneş sizi seçsin diye dua ettim
her doğan sabahı,
iki ayrı yüzünüzde tek bir ışık gibi görerek.
ben seni en çok gülerken sevdim
çünkü o anlarda zaman durmuş gibiydi
ve dünya, bir çocuğun gamzesinde yuvarlanıyordu
gülüşünün içine sakladım kendimi
bir cümle bittiğinde,
bir düş başlarken,
Burası dünya…
yüksek sesle konuşanların daha çok duyulduğu,
ve fısıltıyla sevenlerin
daima kaybettiği yer.
Burada en çok acı çekenler
Serin…
hayallerin varsa
saklama onları çekmecelerde
kırılacaklarsa bile,
gökyüzünde kırılsınlar
çünkü düşlerin ne kadar büyükse
Hayat dediğin
Bir sabah uyanıp iç çekmektir belki,
Güneşi görmek, ama içini ısıtamamaktır kimi gün.
Bir annenin sessiz duasıdır evladına,
Bir çocuğun dizindeki yara,
Bir yaşlının unutulmuş sesi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!