Onur Göknil Şiirleri - Şair Onur Göknil

0

TAKİPÇİ

Onur Göknil

bazı sabahlar var,
uyanmıyorsun da
yalnızca gözlerini açıyorsun
sanki ruhun uyanmaya direniyor
ve bedenin yalnızca boş bir kılıf gibi
yatakta unutulmuş.

Devamını Oku
Onur Göknil

Anne…
Bunca yıl her şeyin cevabını aradım.
Bazen susarak,
bazen bağırarak,
ama en çok da içimde seni özleyerek yürüdüm bu hayatın içinde.
Sana söyleyemediğim her cümle,

Devamını Oku
Onur Göknil

Ama bilmeni isterim anne,
ben şimdi büyüdüm.
Senin sevginle,
senin çatık kaşlarının ardındaki şefkatle,
senin gece uykularından çaldığın endişeyle büyüdüm.
Her şeyim eksik olabilirdi bu hayatta,

Devamını Oku
Onur Göknil

Sen hep doğruyu söyledin anne.
Bazen bu doğrular can yaksa da,
bazen kimse sormamışken bile anlatmaya kalksan da,
sen içinden geldiği gibi konuştun.
Kırmak için değil aslında,
ama kırıldı bazen insanlar...

Devamını Oku
Onur Göknil

​Bir an, bir ömür. Bu nefes bana mı ait, yoksa size mi uzanan bir köprü? Babayım diyorlar bana, bilmediğim bir coğrafyada yol gösteren. Elimde bir harita, üstünde silinmiş yollar, fırtınaya tutulmuş yıldızlar. İlk kez görüyorum bu yüzleri, bu parmak uçlarını, bu masum gözlerde yankılanan kendi hayalimi. Bilmiyorum, yarın hangi rüzgarla savrulacak tohumlar, hangi toprakta yeşerecek umutlar. Biliyorum tek, bu sevda iliklerime işlemiş, bir yemin gibi, bir sancı gibi.
​Kendi çocukluğum bir sis perdesi ardında, soluk bir anı. Şimdi sizler, yeniden doğuruyorsunuz beni. Dudaklarınızdan dökülen her hece, yaralarımı kanatıyor, eski acılarıma merhem oluyor. Bazen bir yabancı gibi bakıyorum kendime, bu yorgun bedende saklı kalan o genç adam nerede? Nerede o hayaller, o isyanlar, o fırtınalar? Şimdi yerini sessiz bir kabulleniş almış, bir sevda ateşiyle yanan sessizlik.
​Öğretiyorum size, ama en çok siz öğretiyorsunuz bana. Sabrı, affetmeyi, yarım kalmışlıkları sevmeyi. Bazen bir yaprak gibi titriyor ellerim, düşecek sanıyorum sizi. Oysa dallarınız kök salıyor derinlere, rüzgarlar esse de sarsılmayacak bir dirençle. Ben bir gölgeyim belki de, gölgenizden beslenen, varlığınızla anlam kazanan. Güneş olsanız, ben o ışığın ardındaki ilk karanlık.
​Hüzün bir kumaş gibi kaplıyor içimi, bir sabah sisi gibi çörekleniyor ruhuma. Kaybetme korkusu, bir hançer gibi saplanıyor kalbime. Çünkü siz benim canımsınız, benim ölümsüzlüğüm. Bu kirli dünyada, sizin melek kanatlarınızı nasıl koruyabilirim? Hangi duvarlar örerim, hangi siperlere saklarım sizi? Bilmiyorum. Sadece biliyorum, bu sevda, bu koruma içgüdüsü, bir dağ gibi dimdik ayakta duracak.
​Dramatik bir sahne sanki hayat, her anı bir oyun. Ben başrol oyuncusu, ama rolümü ezberleyememişim. Bazen ağlıyorum, bazen gülüyorum, bazen de sadece susuyorum. Suskunluğumda saklı, söyleyemediğim binlerce kelime. Sizin her bir adımınız, benim için bir zafer. Attığınız her adımda, yeniden doğuyorum, yeniden öğreniyorum yaşamayı.
​Biliyorum, yarınlar belirsiz. Belki yollarımız ayrılacak, belki yorgun düşeceğim. Ama ne olursa olsun, bu sevda benimle birlikte ölecek. Bu babalık, bu sahipleniş, bu kayıtsızca sunulan hayat, sizinle birlikte sonsuzluğa kanat çırpacak. Çünkü siz benim ilkimsiniz, siz benim sonumsunuz. Bu hayatı sizinle birlikte, bir ve ilk kez yaşıyorum. Ve her zerremle, her nefesimle, sizi sevmeye, sizi korumaya, size inanmaya devam edeceğim. Ölene dek.

Devamını Oku
Onur Göknil

Geldim sana,
rüzgârın deniz kokuyordu,
martılar vapurlara öyküler fısıldıyordu Alsancak iskelesinde.
Bir gülümseyiş gibi yayıldı içime Kordon boyu,
bir çift göz gibi parlaktı Karşıyaka sokakları,
bir annenin sesi kadar tanıdık,

Devamını Oku
Onur Göknil

Sen yürüyünce susar şehirler,
bir saç telinle bahar başlar sokaklarda.
Kimi zaman bir annenin yorgun nefesisin,
kimi zaman terkedilmiş bir kız çocuğunun ağlaması...

Senin gülüşünle açar suskun menekşeler,

Devamını Oku
Onur Göknil

Bir harita çizdim kendime,
yolları olmayan bir şehirde
adımları sessiz,
gölgesi bile peşinden gelmeyen bir ben…

adım: kaybeden.

Devamını Oku
Onur Göknil

Bir gün,
akrabalarımı sevmek için kullandığım bütün kelimeler
ceplerimde küflenmeye başladı.
Harflerin ağırlığı omzumda,
o kadar sustum ki
dudaklarım pas tuttu.

Devamını Oku
Onur Göknil

bir bardak suskunluk koydum masaya
her yudumda biraz kendimden eksilerek
döktüm seni,
duvara yaslanmış bir gölge gibi
görünmeyeni anlatmaya çalışan dudaklar gibi
ve yokluğun…

Devamını Oku