bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa rüzgâr, tenimi kesip geçmesin diye atkımı yüzüme doladım sıcak nefesim hırıltıyla bedenimi terk ediyor, aldığım her nefeste içim yanıyor, yerde metal bir para parlıyor… “kumbarana koy bunu Şirâze” dedim, “sen biriktirmeyi seversin”
eski notları, çakıl taşlarını, sinema biletlerini, rengârenk boncukları elişi kağıtlarını, tatlı/tatsız anıları, acıları, gözyaşını, sorulamamış soruları sesleri, kokuları, yaşanamamış paylaşımları birlikte harcamak üzere istiflenmiş zamanları ve hüznü ve özlemi ve kederi ve unutulması gerekenleri bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa “siyah” dedim, “herkesin üzerinden akan renk” bir mektup da “yaz mevsimine postalamalı” dedim “renklerini topla da gel” diye çağırmalı
epeydir yığılı öykülerim bir tarlanın ambarında sen öyküleri bilirsin Şirâze, kısa, uzun, karışık, sade… ben bildiğini bilirim, ben bilirim bildiğini senin sesinden dinledim sen okurken o öyküleri gençtim, belki güzeldim, ne fark ederdi ki zeki bile olabilirdim, üstelik yine belki hoş, hiçbirinin önemi yokmuş zaten arka planda ön planda, “Allah çirkin talihi versin“ diyenlerin notunu düşelim
Et dava tüm pislikler dökülsün
Ama yine de arınamazsın sen
Sen ayrıca iğrençsin yelbek
Katmerli
Hepiniz ayrı ayrı iğrençsiniz
İğrençsiniz
bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa
rüzgâr, tenimi kesip geçmesin diye atkımı yüzüme doladım
sıcak nefesim hırıltıyla bedenimi terk ediyor,
aldığım her nefeste içim yanıyor,
yerde metal bir para parlıyor…
“kumbarana koy bunu Şirâze” dedim,
“sen biriktirmeyi seversin”
eski notları, çakıl taşlarını, sinema biletlerini, rengârenk boncukları
elişi kağıtlarını, tatlı/tatsız anıları, acıları, gözyaşını, sorulamamış soruları
sesleri, kokuları, yaşanamamış paylaşımları
birlikte harcamak üzere istiflenmiş zamanları
ve hüznü ve özlemi ve kederi ve unutulması gerekenleri
bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa
“siyah” dedim, “herkesin üzerinden akan renk”
bir mektup da “yaz mevsimine postalamalı” dedim
“renklerini topla da gel” diye çağırmalı
ister son vagon olsun, ister ilk; trendesin
mühim olan hangi istasyonda indirileceğin
geç mi kaldık
geç kaldığımızı anlamak için bile mi geç kaldık
yoksa biz Şirâze, o son vagona binenlerden miydik
epeydir yığılı öykülerim bir tarlanın ambarında
sen öyküleri bilirsin Şirâze, kısa, uzun, karışık, sade…
ben bildiğini bilirim, ben bilirim bildiğini
senin sesinden dinledim sen okurken o öyküleri
gençtim, belki güzeldim, ne fark ederdi ki
zeki bile olabilirdim, üstelik yine belki
hoş, hiçbirinin önemi yokmuş zaten arka planda
ön planda, “Allah çirkin talihi versin“ diyenlerin notunu düşelim
ya ben anlatamıyorum
ya siz anlamıyorsunuz
ya da biz aynı dili
konuşmuyoruz
aşk belki bilmediğim ya da bilip de bilmediğimi sandığım ya da bilip de bilmezden geldiğim...
satır aralarına bile sığdıramadığım belki, hangi renge boyasam karar veremediğim, içine düşsem bir türlü sevemediğim...