Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Hatice Yeğin
Hatice Yeğin

MEDENİ OLMAK EĞER AÇMAKSA BEDENİ... DESENİZE HAYVANLAR İNSANLARDAN DAHA MEDENİ...

  • saçmalamak14.01.2006 - 21:13

    şu an yaptığım şey

  • yafta14.01.2006 - 21:01

    etiket

  • Zıkkımın kökü14.01.2006 - 20:59

    mesela ben her sigara içişimden sonra annemden cıkan kelimeleri çağrıştırıyor zıkkımın kökünü içesiceler ziftin bekide dediği oluyo

  • ehliyet14.01.2006 - 01:12

    zannediyorsunuzki olay sınavda sınavı geçtik bi seferde ama iş polise para vermeye gelinceee

  • babaanne14.01.2006 - 01:03

    şuan yanlızlıktan korktuğu için yanında kaldığım her odaya gelişimde kızıııım ayağığa çorabın yohmu benim çantamda var getür verimde gey (ama her 10dakikada bi) gız gız sırtında yelede yoh (yanlız babannemin çantasındada herşey mevcut) acayip çenesi düşük sürekli kafamı hıhı diye sallamaktan (bu yeterli oluyo aklınızda bulunsun) yoruldum valla ama o benim babannem o olmasaydı şimdi onun hakkında yazı yazan torunuda olmazdı dimi! !

  • Jean Christophe Grange14.01.2006 - 00:57

    Kızıl nehirlerle tesadüfen karşılaşıp ertesi gün kendimi kitapçıda bulup Kurtlar imparatorluğu,Leyleklerin uçuşu,Taş meclisi,Siyah kanla son bulan müthiş gerilim zekice bir hayal gücü ama nedense Zener'in lanetini almak içimden gelmedi Jean Christophe Grange'ye bu kadar ince kitabı yakıştıramadım galiba yinede tuttum ben bu yazarı

  • siyonizm12.01.2006 - 20:54

    SİYONİZM NEYİ HEDEFLER?


    On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Avusturyalı Yahudi gazeteci Theodor Herzl tarafından dünya gündemine getirilen Siyonizm, pek çok kaynakta Yahudiler için bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan meşru bir ulus-devlet ideolojisi olarak nitelendirilmektedir. Ancak gerek bugüne kadar yapılan uygulamalar, gerekse Siyonist liderlerin kendi açıklamaları Siyonizmin pek çok Yahudi için bunun ötesinde bir anlam ifade ettiğini göstermektedir.

    MS 71 yılında Romalılar tarafından Kudüs topraklarından çıkarılmaları ile dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudiler için, 'bir gün mutlaka Kudüs topraklarına geri dönmek' düşüncesi inançlarının temel taşlarından birini oluşturmuştur. Bir diğer ideal de Hz. Süleyman döneminde olduğu gibi, bir gün Yahudi halkının tekrar güçlenerek dünyaya hakim olması beklentisidir. Bunun içinse yine Yahudi kutsal metinlerinde yer alan üç temel şartın gerçekleşmesi gerekmektedir:

    - Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağıldıktan sonra Kutsal topraklara geri dönmeleri ve bu topraklarda kendi devletlerini kurmaları,

    - Şu an sadece tek bir duvarı ayakta kalmış olan Süleyman Tapınağı'nın yeniden inşa edilmesi

    - Son olarak da Yahudileri dünyaya hakim kılacak önderin, yani Mesih'in gelmesidir.

    İşte bu üç nokta Siyonistlerin ve radikal Yahudilerin inançlarının temelini oluşturur ve dünyaya bakış açılarını şekillendiren ana öğelerdir. Mesih'in gelişi ve dolayısıyla gelişecek olan bir dünya hakimiyeti Yahudi öğretileri içinde çok büyük önem taşır. Ancak dünya hakimiyetinin birinci şartı bağımsız bir Yahudi devletinin kurulmasıdır. Asırlar boyunca Yahudi halkı arasında en çok konuşulan, gerçekleşmesi için en çok dua edilen konulardan birisi olan Mesih inancı ünlü Yahudi Ansiklopedisi Encyclopaedia Judaica'da şu şekilde dile getirilmiştir:

    Hahamların düşüncesine göre Mesih, insanlık tarihinin en üst noktasında, İsrail'i kurtaracak ve yönetecek olan kraldır. Bu şekilde Tanrı'nın Krallığı kurulmuş olacaktır... Mesih İsrail'in düşmanlarını yenecek, Yahudi halkını yeniden topraklarına kavuşturacak, onları Yehova'yla yakınlaştıracaktır. Bir peygamber, savaşçı, hakim, kral ve Tevrat öğreticisi olacaktır.15

    Radikal Yahudilerin bir kurtarıcı olarak gördüğü ve büyük heyecanla beklediği Mesih'in gelişinin, diğer halklar için ne anlama geldiği ise, bugün İsrail'de uygulanan şiddet ve baskı rejiminin tahlilini doğru yapabilmek açısından önemlidir. Yahudi halkı için kurtuluş ve hakimiyet anlamına gelen bu süreç, diğer insanlar için zulüm ve acı anlamına gelmektedir. Zira Siyonistlerin diğer milletlere ve dinlere karşı olan bakış açısı, Yahudi halkının kutsal kitabı olan Muharref Tevrat'ta yer alan bazı açıklamalarla şekillenmektedir.


    Siyonist liderler Max Nordau, Theodor Herzl ve Mandelstamm'ın resmedildiği afişteki çiftçi ve Ağlama Duvarı 'Siyonist Rüya'yı temsil ediyor.
    Ancak burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus vardır. Yahudilerin kutsal kitapları olarak kabul ettikleri Tevrat, Allah'ın Hz. Musa'ya vahyettiği ancak daha sonra insanlar tarafından tahrif edilmiş bir kitaptır. Dolayısıyla içinde gerçek din ahlakını anlatan birtakım açıklamalar bulunduğu gibi sonradan insanlar tarafından eklenmiş olduğu açıkça belli olan son derece sapkın açıklamalar da bulunmaktadır. İşte Siyonistlerin kendilerine rehber edindikleri açıklamalar insanlar tarafından tahrif edilmiş açıklamalardır.

    Siyonizmin temel dayanak noktalarından birisi de Allah'ın Yahudilere bir dönem vermiş olduğu 'seçilmiş'lik vasfıyla ilgili ayetleri art niyetli yorumlamalarıdır. Bu konuyla ilgili Kuran ayetlerinden bazıları şu şekildedir:


    Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 47)

    Andolsun, Biz İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onları temiz ve güzel şeylerle rızıklandırdık ve onları alemlere üstün kıldık. (Casiye Suresi, 16)

    Ayetlerde, Allah'ın bir dönem Yahudilere nimetler verdiği ve yine bir dönem onları diğer milletlere hakim kıldığı anlatılmaktadır. Ancak bu ayetlerde radikal Yahudilerin anladığı anlamda bir 'seçilmişlik' ifade edilmemektedir. Birçok peygamberin bu soydan gelmiş olmasına ve Yahudilerin bir dönem geniş topraklarda hakimiyet kurmuş olmalarına işaret edilmektedir. Ayetlerde yönetimde olmaları nedeniyle 'bir dönem alemlere üstün kılınmaları' anlatılmaktadır. Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın dünya üzerindeki hakimiyetlerinin sona ermesiyle, Yahudilerin de bu özellikleri sona ermiştir.

    Seçilmişlik, Kuran'da peygamberler ve kendilerine hidayet verilen kullar için kullanılmaktadır. Ayetlerde elçilerin seçildikleri, doğru yola iletildikleri ve Allah'ın onlara nimet verdiği ifade edilmektedir. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:

    Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)

    Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık): onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik. Bu, Allah'ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir. Onlar da şirk koşsalardı, elbette bütün yapıp-ettikleri 'onlar adına' boşa çıkmış olurdu. Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp-küfre sapıyorlarsa, andolsun, Biz buna (karşı) inkara sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır. (En'am suresi, 87-89)

    İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin) den, İbrahim ve İsrail (Yakup) in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah') ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (Meryem Suresi, 58)

    Ancak radikal Yahudiler, Muharref Tevrat'ta bulunan bazı sapkın açıklamalar nedeniyle seçilmişliği bir ırk özelliği gibi görmüşlerdir. Bunun sonucunda da, her Yahudi'nin doğuştan bir üstünlük sahibi olduğuna ve İsrailoğullarının tüm diğer kavimlerden ebediyen üstün sayıldıklarına dair çarpık bir anlayış geliştirmişlerdir. Aşağıdaki Muharref Tevrat açıklamalarında bu düşünce açıkça görülür:

    Siz Allahınız Rabbin oğullarısınız. Çünkü sen Allah'ın Rabbe mukaddes bir kavimsin ve Rab yer üzerinde bütün kavimlerden üstün olarak kendisine has bir kavim olmak üzere seni seçti. (Kitabı Mukaddes, Tesniye, Bab 14/12)

    Ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını miras olarak alacaksınız ve ben size onu mülk olmak üzere vereceğim, Ben sizi milletlerden ayırt eden Allahınız Rabbim. (Kitabı Mukaddes, Levililer, Bab 20/24)

    Ben dedim. Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen varis olacaksın. (Kitabı Mukaddes, Mezmurlar, Bab 82/6-8)

    Bu bakış açısının ikinci büyük çarpıklığı ise, söz konusu üstünlük iddiasını 'diğer milletlere vahşet uygulama emri' gibi göstermesidir. Siyonistler bunun için Muharref Tevrat'ta yer alan bazı açıklamaları kaynak olarak kullanmaktadırlar. Buna göre Yahudilerin diğer milletlerden ve dinden insanları aldatmaları, mallarını ve mülklerini yağmalamaları ve hatta gerektiğinde kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere onları katletmeleri olağandır. Oysa tüm bunlar gerçek dine aykırı zulümlerdir. Allah insanlara adaleti, dürüstlüğü, mazlumun hakkını korumayı, barışı ve sevgiyi emretmiştir.

    Üstelik Siyonistlerin kendilerine rehber edindikleri bu açıklamalar, yine Muharref Tevrat'ta yer alan diğer açıklamalarla da çelişmektedir. Muharref Tevrat'ta şiddetin ve zulmün kınandığına dair açıklamalar da vardır. Ancak ırkçı bir ideoloji olan Siyonizm bunların hepsini göz ardı ederek kin ve öfkeye dayalı bir inanış oluşturmuştur. Samimi olarak Allah'a iman eden Yahudilerin de Siyonist ideolojinin etkisi altında kalmak yerine, kitaplarında yer alan bu açıklamalara uymaları daha doğru olacaktır. Muharref Tevrat'da barışın, sevginin, merhametin ve güzel ahlakın övüldüğü açıklamalardan bazıları şu şekildedir:

    Hükümde haksızlık etmeyeceksiniz; fakirin hatırını saymayacaksın, ve kudretlinin hatırına itibar etmeyeceksin; ve komşuna adaletle hükmedeceksin. Kavminin arasında çekiştiricilik edip gezmeyeceksin; komşunun kanına karşı ayağa kalkmayacaksın; ben RAB'IM... Öç almayacaksın, ve kavminin oğullarına kin tutmayacaksın; ve komşunu kendin gibi seveceksin; Ben RAB'IM. (Levililer, Bab 19, 15-17)

    Ey adam, iyi olanı sana bildirdi; ve hak olanı yapmak, ve merhameti sevmek, ve Allah'la alçak gönüllü olarak yürümekten başka Rab senden ne ister? (Mika, Bab 6, 8)

    Katletmeyeceksin. Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksın. Komşuna karşı yalan şehadet etmeyeceksin. Komşunun evine tamah etmeyeceksin; (Çıkış, Bab 20, 13-17)

    Kuran'a göre de savaş temelde savunma amacına yöneliktir. Bir topluma karşı savaş açılmış olsa da, bu savaş sırasında masumların hayatı ve hukuku mutlaka korunmalıdır. Kadınların, çocukların ve yaşlıların katledilmelerine yönelik bir emir dine ait olamaz, ancak din adına uydurulmuş hurafelere ait olabilir. Allah Kuran'da hem bu gibi bozgunculukları lanetlemiş hem de bütün insanların Allah katında eşit olduklarını, üstünlüğün ırka, soya veya herhangi bir dünyevi değere göre değil, Allah'a yakınlık ve sevgiye yani takvaya göre olduğunu belirtmiştir:

    Ey insanlar gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, yada soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

    Siyonistler kendilerine Muharref Tevrat'ın tahakküm ve vahşeti emreden açıklamalarını rehber edinirken, asırlardır gelmesi sabırla beklenen Mesih'ten umulan görev de kuşkusuz bu doğrultudadır. Mesih'in önderliğinde dünya liderliğini üstleneceklerine inanan Siyonistlerin Mesih'e yükledikleri misyon, The Universal Jewish Encyclopedia'da şu şekilde tarif edilir:

    Mesih geldiğinde diğer milletler ya fethedilecek, ya imha edilecek, ya da dinlerine döndürüleceklerdir. Ama sonları ne olursa olsun, o tarihten sonra İsrail için sıkıntı kaynağı olmaktan çıkacaklardır.16

    İşte Siyonizmin kökeninde bu mantıkta bir Yahudi ırkçılığı yatmaktadır. İsrailli düşünür Israel Shahak, Jewish History, Jewish Religion: The Weight of Three Thousand Years (Yahudi Dini, Yahudi Tarihi: Üç Bin Yılın Ağırlığı) adlı kitabında bu ırkçılığı 'Yahudi ideolojisi' olarak tarif eder. Bu ideoloji nedeniyle, radikal Yahudiler, dinlerini dejenere edip ırkçı bir inanca dönüştürmüşler ve bunun sonucunda diğer milletlere karşı hep düşmanca yaklaşmışlardır. Filistin'e dönmeyi ve burada bir Yahudi devleti kurmayı hedefleyen Siyonist hareket, bu ideolojinin bir parçası olduğu için, Filistin'de büyük vahşetlere imza atmıştır. Siyonizmin barbar ve acımasız bir ideoloji olmasının ikinci bir nedeni ise, 19. yüzyıl Avrupası'na hakim 'sömürgecilik' ideolojisine bağlı olmasıdır. Sömürgecilik, sadece siyasi ve ekonomik bir sistem değil, aynı zamanda bir ideolojidir. Batı'nın sanayileşmiş milletlerinin, bu alanda geride kalmış olan milletleri sömürme, onların topraklarını işgal etme hakkını taşıdıklarına, bunun sözde 'milletler arası yaşam mücadelesi'nin doğal bir sonucu olduğuna inanan söz konusu ideoloji, Sosyal Darwinizm'in bir ürünüdür. Bu ideoloji çerçevesinde, İngiltere, Hindistan, Güney Afrika ve Mısır'ı sömürgeleştirmiş; Fransa, Hindiçini'ni, Kuzey Afrika'yı ve Guayana'yı kolonileştirmiştir. Siyonistler ise bu örneklerden esinlenerek Filistin'i Yahudiler adına sömürgeleştirmeye karar vermişlerdir.

    Ancak Siyonist sömürgecilik, İngiliz veya Fransız sömürgeciliğinden daha kötüdür. Çünkü İngiliz ve Fransızlar, kolonileştirdikleri ülkelerin halklarına (kendilerine boyun eğmek şartıyla) yaşam hakkı tanımışlar, hatta bu ülkelere eğitim, adli yönetim, alt yapı alanlarında bazı katkılarda dahi bulunmuşlardır. Ama ileride de göreceğimiz gibi, Siyonizm Filistin halkına yaşam hakkı tanımamış, onlara karşı 'etnik temizlik' uygulamış, kendi idaresi altında yaşattığı Filistinlilere en ufak bir katkı sağlamamış, uygun deyimle topraklarına 'tek bir tuğla' dahi dikmemiştir.

  • filistin12.01.2006 - 20:44

    Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüpnesiz Allah bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)