Karda yürümeli,
Yalnız tek başına.
Sokalar ıssız ve sesiz olmalı,
İçimiz gibi.
Başka hiçbir ses olmadan,
Sadece duyulmalı,
Mekanımız cıncık
Zarfımız da cıncık
Çay sundu garson
Gam ve kaseveti
Muhabbete çeviren
Cıncık bardakta
Dün yatından deryaya balıklama dalarken
Yağmur karavanının üstüne şıp damlarken
Gökkuşağı altında cinsiyeti bozarken
Garibanlar da demiş "Vatan'da su yok" diye
Bir poşet ekmeğini depip çöpe atarken
Ümitsiz, hüsranda insanlık zamana yenilmiş
Donmuş bakışlar, fersiz anlamlarını yitirmiş
Her türlü habis şerre kılı kıpırdamaz tepkisiz
Siması cesetteki solgun çehreyle bezenmiş
Veli kıyamda yaşlandıkça takvayla koçlaşır
Akşamın gölgesinin kuytusu pınarda
Döner mahzun bir çakıl taşı etrafında
Uzaklaşır kaynaktan ilkinin ardında
Ah öncü, sonrası her dert senin yanında
Yeterli bulmadın saf kaynağını arkta
Aşık oldum ne oldu
Gönlüm bahar tanıştı
Güzüm yazla bakıştı
Artı eksi barıştı
Şair yaptın ne oldu
Her aradığımda,
Mavi sevgimin ciddiyetini,
Metaforik espiriyle taçlandırıp;
Aşkımın fay hattı üzerinde,
"Nerden aklına geldi diyerek"?
Bende depreme neden olan,
Neredesin ne haldesin
Hangi çiçekte saklısın
Yoksa ana arıların
Poleninde mi tutsaksın
Can verirken hasretimiz
Söz söylemek ne mümkün,
Kelimeler silindi, sustu,
Ciğer yandı tutuştu,
Göz bebeği aktı, karardı,
Kan tuttu, akıl tutuldu.
Melek, insan, hayvan,
Haz binbir zevk, adı doğa sevgisi
Köpeği koydu dört duvar arasına
Nergizi söktü, bülbülüde kafesine
Övünür gardiyan doğayı sevdiğine
Guya hak, İslam, sol, insan sevgisi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!