Firari yüreğim,
Dağ taş yollarda…
Yasadışı bir aşkın
Giydiği hüküm
Gözyaşlarımı kuruttu
Yatağında…
Yüreğim mengeneyle sıkıştırılmış gibi,
ezik, pörsük, örselenmiş...
ve vicdanımın acımasız tortuları
Senin gözlerinde birikmiş
ışık ışık delmekte
Her bakışında
Hep kendimle savaştım.
Ok,
Hep kendi yüreğime saplandı.
Demir gürzüm,
Hep kendi bedenine indi,
Acımasızca…
İnsan
Çok küçükken
Yetim kalıyorsa…
Yokluk, yoksulluk yaşıyorsa
Uzun yıllar
Kapatamıyor
Kardeşlerimden önce,
dünya ya geldiysem de....
yaşamım...
hep geç kalmalarla geçti...
İlkokulu bitirdikten sonra,
kolej sınavına girmek için,
Sokaklar ıslaktı,
Küçücük,
Boz bulanık su birikintileri,
Sokakların kıyılarından,
Kıvrıla kıvrıla akıyordu.
Gökyüzünde,
Affetmek, yüklerden kurtulmaktır.
Kişinin, kendisine yapılanı affetmesi
Ona,
O kötülüğü yapanı
unutması demek değildir.
O kişiyi
Yazmış,
Güleç yüzlü, can parçası kızım...
Yıllar önceki öğrencim.
Bunların hepsi,
Can sıkıntısından diye...
Ve resim yapmış..
Huylarını huşlarını sezemedim,
Bilemedim….
Yıllar yılları sürükledi peşinden
İçine aldı, boğdu o kuru sevdan.
Öldürdü beni…
Bu alıngan hallerimle
Şimdi şu anda,
İmkansızlıkların tam da orta yerinde,
Duygularımı telef etmeden,
Nida sesleri arasında,
Ruhumun çağrısını duyuyorum.
Öyle bir nida ki,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!