Rengi güneşten sırma saçların
Hasretinle yanar gezer bir kısrak
Ozana da ateştir ebedi o gelin
Ağlıyor geçtiği yerler odlanarak
Islanmamış hiç, alevli kadehlerde
Durgun bir göle atılan taş gibi
Ruhumu dalgalandıran ey kadın
Uyandırırsın derin uykusundan?
Çöllere dönmüş virane kalbimi
Bunca düş kırıklığı harmanından
Seher vakti rüzgarına vuruldum
Yakıyordu acı beni al beni
Zülüflerin şafağına kuruldum
Gözlerimin tacı beni al beni
Âşık oldum yâd ellerim ıraktır
Ayrılığın tohumları ekilmeyecek
Motorları alın teriyle süreceğiz
Kıvançları şiirlere ekerek
İnancını yeşerteceğiz yaşamın
Güneşin sabaha özlemi gibi.
Nerede bir korkak görsem üzülürüm
Nasıl bir duygudur ki bu?
Esiri eder kelepçesiz
Kulluğuna razı hürriyetsiz.
Kan kürür damarlarım tek tek
Şimdi sensiz ben neyleyim
Fotoğrafların önümde
Yaşlar akar gözlerimde
Avcı vurmuş yaralıyım
Ben bu dertten sevdalıyım
Malazgirt’ten beri biz Anadolu
Ant içtik uğruna yurt seçtik yâri
Namus bildik toprağı kanımız sulu
Metehan ocağım yiğidim eri
Şahadet şerbeti demimiz bizim
Al sancağım tanım, kanımdır kızıl
Ölmekse uğruna, canımız azil
Şiarınla gönül ocağa yazıl
Ya Allah Muhammed Alidir diye.
Çiçeğin kokusu özünden gelir
Sevdamızdan öte köy yok gördüler
Küllerimle eğlen gül gayrı gayrı
Yaralarım tuza basıp serdiler
Dinmeyen gözyaşım sil gayrı gayrı
İmtihanım ateş ile dünyada
Taş kesilmiş toprağım kök salmışsa güllerin
Ruhum yoksun duandan verimsiz çöldür ana
Yüreğinle sularken buhurdan mı sellerin
Katık eder içerim hüznünü doldur bana
Çatlasın yer yerinden dökülsün tellerinden




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!