Ayın on dördü yüzün
Gözlerimde yaşı
Ah bakışların yâr görkemi nazı
Enginlerdir gökyüzüm
Ay kız!
Neden dalgın düşüncelisin öyle
O güzel zarif ince bedenin, kıvrımlı saçların,
simsiyah gözlerinle
Hoş... Çok buğulu bakıyorsun
Söylediklerimden sanma ki sana vurgunum, aşığım
Vurulmuş yıldızlar düşmüş sokaklar
Tenha şafakların tuzağında iz
Hani nerededir yaşamı haklar
Kefensiz tabuta yatırılan biz
İnsan ayırmamış tanrım yaratmış
Sevda nehrisindir derin akarsın
Aşkla alevlenip bendin yıkarsın
Ağacın budaktan ilmek takarsın
Tuz bassan yarana kime ne gerek
Dilin başka kıvrak kalçadan oynak
Her daim masum kalan ey çocuksu ruhum
Ağıtlar dinledim al mendiline yazılı nakış nakış
Şiirlerimde gençliğim hatıralarımda kaldı
Taze filizlerinden söküldüğün
Burnumda sızladı toprak
Kuşların çığlıları göklerden
Havada güneş yok ağlayan aydı
Zalim avcı zehri ansız katacak
Körpe ceylanlara nasıl da kıydı
Kara sevda toprak damsız yatacak
Sevmeyi kuluna kim öğretecek.
Al laleler dökülmüş beyaz karlar üstüne
Düğümlenmiş dilleri bakışları otlu köz
Ak güvercin donunda ölümlerin kastı ne?
Buz kesmiş sessizliğe gülümsüyor tatlı yüz.
Kurbanım kör yazgıya töresi sıra mıdır?
Güneşin doğuşuyla âleme daldım
Bin bir çiçek idim güle sayıldım
Kimi koklar, kimi okşar, kimide yolardı
Arı konmasıyla bala bulandım
Gönül defterime kazınmış adın
Seni sevmek zor mu zulmüdür bana
Huriymiş melekmiş gurbet-i yadın
Firdevs bahçelerin gül müdür bana.
Ekildim elinden toprağa düştüm
Ağrısı başında tüter bir ateş
Yaprağı gazele dalı bana sor
Akşamı yasında batar bir güneş
Ufkunu geceye alı bana sor
Gariplik çilesi ruhumu deşti
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!